the rains of castamere

entry32 galeri video4 ses1
    20.
  1. george r.r. martin'in kılıçların fırtınasında sibel alaş isimli pop şarkıcısı-çevirmen tarafından korkunç bir şekilde tercüme edilmiş şarkı.

    şarkının orijinali şöyle:

    "And who are you," the proud lord said,
    "that i must bow so low?
    Only a cat of a different coat,
    that's all the truth i know.

    "in a coat of gold or a coat of red,
    a lion still has claws,
    And mine are long and sharp, my Lord,
    as long and sharp as yours."

    And so he spoke, and so he spoke,
    that lord of Castamere,
    But now the rains weep o'er his hall,
    with no one there to hear.
    Yes, now the rains weep o'er his hall,
    with not a soul to hear.

    epsilon çevirisi şöyle:

    "ve sen kimsin," dedi gururlu lord
    "niye başımı öne eğmeliyim?
    farklı bir pelerin giymiş bir kedisin sadece,
    budur bütün bildiğim.

    pelerini ister altın olsun ister kırmızı,
    her aslan pençelidir.
    benim pençelerim de uzun ve keskindir lordum,
    seninkiler kadar uzun ve keskindir."

    ve adam hiç durmadan konuştu,
    şu castamere lordu.
    ama şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor
    ve yağmuru kimse duymuyor.
    evet şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor
    ve yağmuru tek ruh bile duymuyor.

    evet çeviri böyle. ciddi anlam kaybı var gördüğünüz gibi.
    ilk kıtaya bakacak olursak "to bow so low" denince anlaşılan yerlere kadar eğilme eyleminde karşındakinin gücünü kabul etme ve itaat etme anlamları vardır. türkçemizdeki başını öne eğmek sözündeyse bir şeyi istemeye istemeye kabullenme gibi bir anlam vardır, itaat değil.

    ikinci kıtaya geçelim: coat'u pelerin diye çevirmek nedir? pelerin dediğin cloak'tur, coat dediğin şeyse bir hayvandan bahsederken kullanıldığında kürk anlamına gelir. hadi onu geç, lannister'ların amblemi ne? kırmızı zemin üzerine altından aslan. pelerin falan yok. hadi hepsini geç, diyelim çevirdiğin kitaptaki en baba hanedanlardan birinin 12567 kez bahsedilen 9876543 metaforda kullanılan ambleminden bihabersin, "pelerinli kedi mi olur lan çizmeli kedi der gibi, nasıl yani pelerin?" diye de mi düşünmedin sadece az biraz kafiyeyi anımsatan bir şey yapmış olmak için güzelim şarkının içine ederken?

    üçüncü kıta: "and so he spoke, and so he spoke" deyince hissedilen şey karşıdaki insanın vıdı vıdı etmesi boş konuşması değilken "adam hiç durmadan konuştu" deyince insanın gözünün önünde heyecanlı manik bir karakterin vıdı vıdı etmesi canlanıyor.

    "But now the rains weep o'er his hall, with no one there to hear." yani orijinalinde gururlu lordun salonuna yağan yağmurları duyacak tek bir kişi bile kalmadığını, lordun çektiği restin sonuçlarının katliam olduğunu anlayıp ürperirken çeviride çok büyük bir boşluk var.
    "ama şimdi salonunda yağmurlar ağlıyor ve yağmuru kimse duymuyor." tamam da neden kimse duymuyor? yağmur ağlarken bunlar umursamıyor da mı duymuyor, sağır mı olmuşlar, yoksa yağmurun sesi mi çıkmıyor, neden duymuyor neden?

    öyle işte. otu boku eleştirip hiçbir şey üretmeyen boş beleş insanlara gıcık olduğum için "madem öyle diyorsun sen nasıl çevirirdin" dedim kendime, ben de böyle çevirirdim, yemişim kafiyesini anlam kaybı olmasın da, beğenmeyen beğenmesin ben beğendim önemli olan o:

    "sen kimsin ki," dedi gururlu lord,
    "önünde o kadar eğilmeliyim?
    yalnızca bir kedi, farklı bir kürkü olan
    benim bildiğim tüm gerçek bu.

    altından kürklü olsun, kızıl kürklü olsun,
    bir aslanın pençeleri vardır yine de.
    ve benimkiler uzun ve keskindir lordum,
    seninkiler kadar uzun ve keskin."

    ve böyle konuştu, işte böyle konuştu,
    Castamere'in şu lordu
    ama artık salonunun üzerine ağlıyor yağmurlar
    işitecek kimse olmadan
    evet, artık salonunun üzerine ağlıyor yağmurlar,
    işitecek tek bir ruh bile olmadan.

    alın işte. kafiye olmadı, tam da çeviremedim ama olsun. en azından anlamda ciddi bir kayıp da olmamış oldu.

    yalnız o kadar laf soktuktan sonra sibel alaş'a bir de teşekkür borçlu olduğumu hatırladım. sayesinde çevirmen diye gezenlerin yanında bile ingilizcemin pek fena olmadığını anlayıp kılıçların fırtınası kısım bir'den a storm of swords part two'ya terfi ettim. bundan sonra da orijinal dili ingilizce olan kitapları ingilizce okumaya karar verdim. günde 250 sayfa okumayıveririm ne yapalım. teşekkürler sibel alaş, teşekkürler epsilon.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük