evet, çoğunuz mutlu olabilecek kadar zengin ve şanslı değil. birçoğunuz geleceği hakkında kaygı ve korkularla dolu. bu ülkede insanlar asabi, sinirli, mutsuz ve huzursuz. konfor ve serbestlik realitede yok.
doğada yaşamak, dünyayı gezmek, kendini bilimin keyif verici havasına adamak gibi lükslerinizin olmadığı, saçmalık olduğu iddia edilen bu şeyleri yapmamanız aşılandı toplum ve aileniz tarafından. hangi mesleği yaparsanız yapın evlenip genelde işten eve saatlerce çalışıp iki saat kendinize vakit ayırmak hayaliniz.
köle gibi ya kafanızı, ya da bedeninizi kullanarak çalışacaksınız. hayat, ömür bu.
birçoğunuz müslüman, bir kısmınız değil. çoğunuz eşinde, hayatında, işinde de huzuru bulamayacak asla. bu yüzden it, çakal ya da sürtük diye halkça tabir edilen marjinal kesimden olsanız bile topluma uyum sağlama gereğini o içinizi sıkan ruh halinizde hissedecek ve huzuru, mutluluğu bulmak için dine sarılacaksınız. huzurlu, mutlu oldukça dine sarılacaksınız; ama dinde hayatınızdan çoğu şeyi çalacak, huzur ve dilediğiniz gibi yaşayacağınız bir hayat gibi.
kısaca huzur dinlerde değildir. dinler size sizde olanı sizin hayatını sizden çalarak geri satar.
huzur içinizde...
huzur gökyüzünde değil, huzur yeryüzünde değil; içinizde. küçük hatalar yapmış olmanız sizi kötü insan yapmaz, hataları olan bir insan yapar.
insani değerlere, evrensel ahlaka ve vicdana uyma dürtüsü hepimizin içinde var.
huzur arıyorsanız o çok yakınınızda, insanlarda. insanlarla anlaşmakta, iyilik yapmakta, doğayı içine çekerek solumakta....
ve sadakat, saflık, saygı, sevgi, mesafesizlik, bağlılık, kibarlık, nezaket ile karşı cinsten birini sevmekte egonuzu bir kenara koyarak. işte o zaman hayatınızın anlamını anlamış olursunuz. nesiller boyu insanlığı devam ettirmek doğada var olan diğer canlılar gibi, bu kadar kibirden uzak. kocaman bir evrene onu merak ederek bakmakta.