bu tanıma uyan birbirinden gerzek iki cenah var. akılcılık oynayarak ona ulaşılabileceğini zanneden bu iki ahmak kesmi birbirinden ayıran ise birinin tanrının varlığını ispatlama, diğeri ise yokluğunu ispatlama çabasıdır. ben ise tanrının sadece ve sadece kalp ile tasdik edileceğini, insanları inandırmak için gökteki yıldızdan, vücuttaki kılcal damarın müthiş tasarımından bahsetmenin bir anlam arz etmediğini savunanlardanım. sanırım en mantıklısı da bu.
sorunun asıl çıkış noktası da bu aslında. tanrının akıl ile anlaşılamayacağını söylemek; ''bilim ve teknolojiyi öcü zannetmek'' olarak addediliyor. ve bu kategoriye girmek istemeyen sözüm ona din savunucuları(!) da inançsız kesimi kendi silahıyla(bilim) ile vurma yolunu seçerek, ortalıkta hali hazırda duran akmaklığın bir neferi oluyor. eğer tanrı bizim algılarımızla ve edindiğimiz bilimsel gelişmenin tezahürü teknoloji ile çözümlenebilecek ve somutlaştırılabilecek bir kavram olsaydı, zaten kendisiyle çelişmiş olurdu. çelişik bir tanrıya insanlar neden inansın oysa ki? bu yüzden, kanımca tanrıyı algılamayışımız ve onu tasavvur sınırlarımızın içine alamayışımızın onun ne denli ikilemden uzak olduğunun ve dedikleriyle barındırdıklarının ne denli uyum içinde olduğunun göstergesidir. tanrı bu münazaranın galibidir. bizler ise yenildik, kabul edin.