bence bu filmi sadece birbirini izleyen güzel resimler dizimi gibi görmek haksızlık olur. yönetmenin görsel estetikle fazla oynadığı tabi ki çok belli, ama sanki anlatılan şey bunun ötesinde gibi. örneğin birbirine bağlanmış olan kız ve adam yürürken etraftaki manzaranın eksiksiz güzelliği aslında bakıp hayran kalmak için değil; o iki insanın o manzaradan hiç etkilenmediğini, çünkü beraber ölüme yürüdüklerini göstermek için. aşkın acıyla seni kör edebileceğini göstermek için. ki zaten bu körlük imgesi filmdeki diğer hikayede de vurgulanmış.
birinci hikayede, intihar eden sevgilisiyle onu belinden kendine bağlayarak yürüyen adam, hayat boyu silinemeyecek pişmanlıkları temsil ediyor.
ikinci hikayede, sırf sevdiği kadının yanında olabilmek için kendini kör edebilecek kadar aşık bir adam var. (not: adamla kadının kocaman güzel bir çiçek tarlasında, ikisi de 'yaralı' haldeyken (biri kör, diğerinin de sanırım tek gözüyle yüzünün yarısı tamamen kapalıydı)beraber durması filmin en dokunaklı sahnelerinden biriydi. )
üçüncüsü, yani kadının adamı beklediği hikayeyse pek ilgimi çekmedi açıkçası; sanki takeshi kitano aşk acısı türlerini gösterirken onu da es geçmemek için koymuş gibi geldi, fazla özel ve orijinal bir hikaye değildi. sanki o kısım biraz özensizce yazılmış gibi senaryoda.
eğer hayatın gerçekliklerinden bir süre kaçıp tamamen saf olan duyguları görmek istiyorsanız, emin olun ki beklentilerinizi karşılayabilecek bir film.