ilk filmden daha yeterli ve güzeldi anlatımı bence, bir tek keşke çekimler daha az profesyonel olsaydı dedim. onun dışında ikinci film çok daha etkileyiciydi. birinci film sanki sosyal bir deney gibi işlenmişti, ve belgesel izler gibi izliyorduk; ikincisi ise kendini bir anda içinde bulabileceğin gerçek bir film olmuş. hollywood etkisi tabi ki rahatsız edici ama filmde de zaten amerikalıların britanya'yı kontrol altına aldığını düşünürsek manidar olmuş sanki.
filmin başlangıç sahneleri bence mükemmeldi, adamın karısını bırakıp kaçmak zorunda kalışı ve o sahnede kullanılan müzik bütünlük içindeydi. filmin geri kalanında da mantıklı bir şekilde virüsün geri yayılması işlenmişti. çoğu insanın mantıksız bulduğu yerlere ise fazla katılmıyorum. mesela, iki çocuğun askeri bölgeden çıkabilmesini komik bulmuş bazı insanlar, ama ben size şunu soruyorum; güvenlik ne zaman tam olarak sağlanabilir ki? örneğin eminim çernobil yaşanmadan önce bir film yapılsaydı ve filmde nükleer santral güvenlik denemesi yaparken patlatılsaydı hepimiz derdik ki "böyle bişey olamaz orda güvenlik olması gerek". ama işte hayat pek öyle değil.
ayrıca iki çocuğun sırf annelerinin resmi için kamptan çıkmayı göze alması ya da adamın karısını öpmesi de bana pek anormal gelmedi; siz bunu yapmayacak olabilirsiniz ama elbette bunu yapacak birileri vardır ve filmler de genel doğrularla değil özel istisnalarla uğraşır genelde.
bunun dışında amerikan askerleri ve masumların da öldüğü 'code red' sahneleri baya gerçekçiydi. yapılan savaş vurguları güzeldi, bütün amerikalıları suça dahil etmemek adına askerleri bireysel olarak 'iyi' yapmaları da dengeyi sağlamıştı.
ayrıca sonu herhangi bir ani saldırı sahnesinden ya da ani bir çığlıktan çok daha ürkütücüydü. film bittiğinde kanımın donduğunu çok iyi hatırlıyorum.
kısacası eğer filmin havası biraz daha 'ingiliz' kalabilseydi bence türünün mükemmel bir örneği olmuş olurdu.