--spoiler--
"Bak, seni Tanrıya inandıracağım" iddiası olmasaydı, kalbimi çalabilecek olan filmdi. Ama bu iddia nedeniyle "bak şu hayal ürünü şeye inanırsan, hayal daha güzel geliyor sanki. O yüzden o hayal ürünü şeye inanmak makuldür" şeklinde bir mesaj aktarmış oluyor. Geri kalan her şeyi birebir koruyup sırf bu iddianın geçtiği iki veya üç diyaloğu çıkartsak çok güzel bir ateist filmi olabilirdi. Ama bu haliyle 10 üzerinden 7 verebiliyorum sadece. Yine de bu güzel bir puan ve bunun büyük bir bölümü filmin sunduğu görsellik, akıcılık ve (kanadından vurulmuş olsa da) akılcılık sayesinde.
Beni rahatsız eden bu "Tanrı'ya inandırma argümanı" hakkındaki düşüncelerimi şu şekilde özetleyebilirim.
Filmin başlarında babası din karanlıktır diyor ve sonuna kadar haklı.
1) Öncelikle din akılcı düşünmenin önüne engel koyduğu için karanlıktır. Bunu detaylı bir şekilde açıklamaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Din sayesinde bulunan tek bir icat koyabilirseniz önüme detaylar üzerine konuşabiliriz.
2) Sonrasında da din insanın zorluklar ile mücadele etme yeteneklerini körelttiği için karanlıktır. Benden önceki entry'lerde genelde tam tersine "Din zorluklarla mücadele etme imkanı veriyor. Bu yüzden ben de birinci hikayeye inanıyorum; dinlere inandığım gibi vs." denmiş. Kusura bakmayın ama buna ancak cenazelerde matem yerine bayram havası eserse inanabilirim. Hayır, kandırmayın kendinizi. Dine ne kadar inanıyor olsanız da bir kayıp yaşadığınızda ağlıyorsunuz, hayatınız alt üst oluyor. Yıllar boyunca kaybınız aklınızdan çıkmıyor, üzülüyorsunuz. Bu da yetmezmiş gibi çocuklarınıza da bu özrü kazandırıyorsunuz. Daha sonra çocuklarınız dinlerin gerçek olmadığını fark edince travmalar ile başa çıkma yeteneğine sahip olmayan bireyler olarak acılarını uyuşturucudan, intihara giden birçok yöntemle sonlandırmaya çalışıyorlar. Halbuki hayatın gerçekleri ile yüzleşebilseler, akılcı düşünebilseler ellerindeki tek hayat imkanının tadını çıkarmaya ve doğanın kuralları ile barışmaya başlayabilirdi bu gibi insanlar. işte bu yüzden din karanlıktır.
Bir de muzlar gerçekten su üzerinde yüzdüğü için bunun ilk hikayeyi destekleyen bir detay olduğu düşünülmüş. Ben ise böyle düşünmüyorum çünkü ikinci hikayede de aynı şey oluyor. Birincisinde goril muzlara tutunarak geliyor, ikincisinde annesi muzlara tutunarak geliyor. Bana kalırsa gerçek hikayenin ikinci hikaye olduğu ve birinci hikayenin tamamen hayal ürünü olduğu gün gibi ortada; aynı tanrının tamamen hayal ürünü olması gibi.