derken, tıkırtılar yaklaşmaya başladı. en derinden, belki evin bodrumundan, sesler yavaş yavaş yaklaşıyordu. ya da hemen duvarın diğer tarafından gelen tıkırtılar şiddetini artırıyor, brendın'ın nefesini daha da zorluyordu. tıkırtıların kapıya yaklaşmakta olduğunu düşündü brendın, heyecanı daha da artmıştır. "tanrım, lütfen sementa olmasın" diye geçirdi içinden. o an sementa'yı görme isteği dışında hiçbir şey hissetmiyordu. ama sementa'yı görmek de istemiyordu. hangisi daha kötü diye düşündü, "sementa'yla karşılaşmak" mı, yoksa "adını bile bilmediği bir kötülükle yüzyüze gelmek" mi...
evin kapısı, sanki ortamın gerilmesinden ve brendın'ın nefes alırken zorlanmasından zevk alır gibi, yavaş yavaş açıldı. dışarı hiç bir şey çıkmadı, hiçbir koku, hiçbir ses, hiçbir görüntü, hiçbir sıcaklık, hiçbir soğukluk. ama brendın, onu hissedebiliyordu. "aman tanrım" dedi.