kim okuyacak şimdi bunu diyenlere de kısa bir özet geçelim. aslında yazının başlığı dahi her şeyi özetliyor: "Bizi lüks batıracak" ne kadar ironik değil mi, yandaş bir gazeteciden bunu duymak. hani tarihe bakmasanız, bu yazının belki doğrudan ak saraya bir gönderme, eleştiri olduğunu düşünebilirsiniz. ama hayır. kutlu, bu yazısında star gazetesinde okuduğu bir habere değiniyor. istanbulun lüks tüketiminde parisi geride bıraktığından, bu durumun islamdaki israfçılık karşıtlığıyla tezat oluşturduğundan, eğer bunun önüne geçilemezse bunun türkiyedeki müslümanlar açısından kötü sonuçlar doğuracağından bahsediyor.
lüksün sınırını da şöyle çiziyor kutlu: "iki kişisiniz. Bir karı bir koca. iki katlı, sekiz on odası olan, havuzlu bir villa nedir? Lükstür. Eğer bu ülkede insanların kahir ekseriyeti başını sokacak bir konut bulamıyorsa; sizin şu villa lükstür.
Bir geline bir düğünde zavallı kızın taşıyamayacağı kadar altın takmak (on-on beş kilo) hem görgüsüzlük hem lükstür."
ne hikmetse, istanbul halkını 16 nisann 2014teki köşe yazısında müsriflikle ve gösterişçilikle suçlayan ve eleştirilerini sakınmadan söyleyebilen kutlu; söz sırası ak saraya gelince nedense bir anda "u" dönüşü yapıveriyor. bakan şimşekin açıkladığı şekilde yaklaşık 1.4 milyar tlye mal olan saray ne hikmetse mütevazı bir konağa dönüşüveriyor kutlu'nun kaleminde.
gerçi kutlu bu söylemini açıklama cesareti dahi gösterememiş, ak saray ile diğer büyük sarayları kıyaslamaya tenezzül dahi etmemiş ama biz açıklayalım. ak saray olarak bilinen cumhurbaşkanlığı sarayı, versailles sarayından da, adını kopyaladığı beyaz saraydan da, Buckingham sarayından da çok daha büyük. hükümet yetkilileri tarafından zaman zaman bizi kıskandığı iddia edilen almanyanın başbakanlık konutu olarak kullanılmak üzere 200 metrekarelik bir alan bıraktığını, ingiliz başbakanı david cameron'ın ise şurada http://i.dailymail.co.uk/...C000005DC-529_468x339.jpg ikamet etmekte olduğunu söyleyelim unutmadan.
tam da mustafa kutlunun 16 nisanda anlatmaya çalıştığı gibi, insanın ihtiyacından büyük bir konağa, ya da saraya sahip olmaya çalışmasının arkasındaki sebep, onun deyimiyle "pis nefis"tir. benzer şekilde bir gazetecinin üç kuruş daha fazla para kazanayım diye daha bir kaç ay önce dini inançları doğrultusunda vaaz verdiği bir konuda aylar sonra farklı tavır takınmasının, yüz seksen derece dönmesinin, bu uğurda kendi inançlarını bile hiçe saymasının, bu kadar bariz bir biçimde komik duruma düşmesinin de sebebi; yine o pis nefistir.
işte bu bakımdan ak saray, türkiyedeki siyasi, ahlaki ve kültürel kokuşmuşluğun bir sembolü olarak anılacaktır. ne zaman mı? tabi ki bir ekonomik kriz gelip de sıradan vatandaşların o "pis nefislerine" dokunduğu ve onların bazı şeyleri görmeye başlamasını sağladığı zaman.