neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    65.
  1. Dünkü Posta gazetesinin sürmanşetinde Candaş Tolga Işık'ın özel bir haberi vardı:
    "Saklanan şehitler
    1914'te Sarıkamış'ta donarak şehit olan 90 bin askere kışlık giysi, erzak ve mühimmat götürmek için istanbul'dan Trabzon'a doğru yola çıkan, içinde 3 bin de asker bulunan 3 gemiyi Ruslar 7 Kasım'da Karadeniz'de batırır. Enver Paşa'nın emriyle kayıtlara geçirilmeyen bu faciayı Prof. Dr. Bingür Sönmez ortaya çıkardı. 'Sarıkamış'ın Deniz Şehitleri' 93 yıl sonra dün ilk kez törenle anıldı"
    * * *
    Vaktiyle Yahya Kemal:
    - Siyasette gerçekler daima geç söylenir, demişti.
    Ressam ibrahim Çallı da şöyle demişti:
    - Şu bizim Yahya Kemal de doğrusu pek saf. Siyasette gerçekler geç değil, hiç söylenmez.
    * * *
    Hamasi bir övünme üstüne kurgulanmış "resmi tarih"imizin miadı artık dolmakta galiba.
    Fikret Bila'nın yazı dizisinde emekli militerlerimiz bile, ufaktan ufaktan özeleştirilere başladılar.
    * * *
    Bugün itiraf edilmeye başlanan askeri hataları, vaktiyle bir yazı adamı söylese; sade ağzına biber sürülmez, hayatına da kezzap dökülürdü.
    * * *
    Beşiktaş, istanbul'da 2-1 yendiği Liverpool'a deplasmanda 8-0 yenildi.
    "Türk'e Türk propagandası yapma"da ustalaşmış profesyonellerin gözlüğüyle böyle bir yenilgi, acaba -resmi tarihimizdekiler gibi- nasıl bir zafere çevrilebilirdi?
    * * *
    Eğlenceli birkaç deneme yapmaya çalışalım.
    Önce Namık Kemal'in ünlü mısraını büyütelim:
    Galip sayılır bu yolda mağlup
    Altına da şöyle bir yorum oturtalım:
    Beşiktaş'ı Liverpool değil, Türk düşmanı olan satılmış hakemler yendi.
    * * *
    Hümanist bir değerlendirme de yapılabilir.
    Biz kendi ülkemizde yendiğimiz yabancı takımları, kendi ülkelerinde küçük düşürmek istemeyecek kadar gönlü büyük insanlarız.
    ingiliz seyircisinin mutluluğu, bizim zaferimizdir.
    Dileriz ingilizler de bir gün öğrenir, insanları kendi ülkelerinde mutlu etmenin ne büyük bir zafer olduğunu.
    * * *
    Psiko-sosyolojik bir öngörü de benimsenebilir.
    Karakartallar, sade stadyumu değil, Londra'yı da kurtardı.
    Şayet Beşiktaş, yenilgiyi göze alma kahramanlığını göstermeseydi; holiganlar hem ortalığı kasıp kavuracak, hem de Beşiktaş'a saldırarak diplomatik bir kriz yaratacaklardı.
    ingiliz Dışişleri görevlileri, Beşiktaş'a teşekkürlerini sundular.
    * * *
    Hamasi bir paralellik de kurulabilir:
    Futboldaki topun yuvarlaklığı, Çanakkale'de patlattığımız toplarla kıyaslanabilir mi?
    Liverpool yerine karşımıza ingiliz donanması çıksaydı da, görseydiniz o zaman top atışlarını.
    Kartallar yüksekten uçar, kargaların zaferi sahada kalır.
    * * *
    Bir de bir manzume yazılabilirdi.
    Üzülme ağlarına toplar takıldı diye;
    Bir de düşün ağlara takılan balıkları.
    Ağlarda kalan toplar bırak olsun hediye,
    Dön gel bassın göğsüne seni gazi diyarı.
    * * *
    Enver Paşa'nın hayatı üstüne belgesel bir film yapılabilse; hamaset üstüne koşullanmaların sakıncaları da, çok net çıkardı ortaya.
    O zaman da üniversite rektörlüğüne kadar yükselmiş bir hekim, uluorta:
    - 140 bin şehit daha verir, Atina'yı da alırız, diyemezdi.
    Diyemezdi, çünkü "yönetim saltanatı" uğruna, insan kurban edip durmanın nelere mal olduğu kamu vicdanına çivilenmiş olurdu.
    * * *
    1962 yılında Milliyet'teki odamda otururken, kapı vurulmuş oksijene saçlı irice, havalı bir hanım girmişti içeri:
    - Ben Enver Paşa'nın kız kardeşiyim, demişti.
    Kulaklarıma inanamamış, hemen ayağa fırlamıştım:
    - Buyurun oturun hanımefendi, demiştim.
    O:
    - Rahatsız etmeyeyim, bir 50 kâğıdınız var mı, demişti.
    * * *
    Ne yapacağımı şaşırmış, cüzdanımı olduğu gibi kendisine uzatmıştım.
    Cüzdanı almış, içindeki tek 50'liği çekip çıkardıktan sonra:
    - Teşekkür ederim, diye çıkıp gitmişti.
    * * *
    Gerçi nutukçularımız da, yorumcularımız da bol ama; bilmiyorum Enver Paşa'nın kız kardeşinin nerede yattığını bir bilen var mı?
    * * *
    Yağmura, kara, sel baskınlarına, kuraklığa "teslim olmak"; nasıl şanımıza, şerefimize, onurumuza, gururumuza dokunmuyorsa; objektif bir şeffaflık da bizi korkutmamalı.
    * * *
    Bayraklar sade gövdesel cesaretle değil, "medeni cesaret"le de dalgalanabilir gelecek kuşakların hayat bahçelerinde.

    çetin altan
    0 ...