türk futbol taraftarı

entry36 galeri
    23.
  1. istanbul ve anadolu olarak 2 ana başlığa ayrılır.

    istanbul takımı taraftarları ise 3'e ayrılır:

    galatasaray taraftarı, birçoğu iyi gün taraftarıdır. mesela bunu bir maç içinde yaşanan dalgalanmalarda bile gözlemleyebilirsiniz. maç kendi takımının lehine olunca televizyonun sesini açar, futbolculara methiyeler düzer. ama maç içinde takım 2 gol yeyip mağlup duruma düşerse methiyelerin yerini küfürler alır, televizyonun sesi kısılabilir, maç dışı faaliyetlere meyilli hale gelebilir bu takım taraftarı. en büyük rakibini fenerbahçe olarak belirler. sezon içinde fenerbahçe'yi yenmek lig şampiyonu olmuş etkisi yaratır bu taraftar grubunun bir kısmında. kulüp başkanları bazında bazen sürtüşmeler olsa bile her daim fenerbahçe ve galatasaray birbirlerini koruyup kollamış, ''biri şampiyon olacaksa bu bizden biri olsun'' mesajlarını birbirlerine çekinmeden verebilmişlerdir. taraftarlar bazına indiğimizde ise bu hususları görmezden gelerek bir çekişmenin yaşandığı hatta bu çekişmelerde galatasaraylı taraftarların sadece başı sıkıştıklarında joker olarak kullandıkları ''şike'' teması çoğunlukla yer almaktadır. birçok galatasaraylı temiz futbol, dürüsütlük ve şeref kavramlarına hizmet etmeksizin sadece kişisel tatmin amaçlı olarak fenerbahçe kulübü'ne ''şikeci'' demekte böylece de kendi takımını yüceltmiş gibi sanmaktadır. bilmiyor ki, fenerbahçe'nin şike yaptığı sezon kendisinin ligi 8. bitirdiğini.

    fenerbahçe taraftarı, galatasaray taraftarının aksine iyi günde de kötü günde de kulübünün tüm unsurlarıyla beraber yanında olduğunu defalarca göstermiştir. bir kısımını ayrı tutarsak, bu hususta istikrarlı davrandıkları aşikardır. aralarında futbolculara muz uzatan da vardır, şike sebebi ile fenerbahçelilik kavramını askıya aldım diyen de. zaten en olumsuz özellikleri de iyi ile kötüyü ayırt edememeleridir. birçoğu at gözlüğü takmış gibi bir hususta yanlışlık varsa bile bunu kendi takımının lehine yoracak şekilde bütün adaletsizliği, emek hırsızlığını savunur. zaten bu sebeptendir ki, emre, volkan, aziz gibi kişiler bu kulüpte rahatlıkla senelerdir atlarını koşturmaktadırlar. taraftar ise taraftarlığını yaparak kim gelmiş kim gitmiş umurunda olmaksızın takımını destekler. ahlak, dürüstlük kavramları işin içine şampiyonluk ve kupa gibi başarı ölçütleri girdiğinde yok olmaya mahkumdur bu taraftarların bir kısmına göre.

    beşiktaş taraftarı, istanbul'un üvey evladı. şampiyonlukların istanbul takımları arasında pay edildiği yıllarda sus payı olarak 4-5 sene de bir kendisine de bir şampiyonluk verilir. birçoğu dürüstlükten yana taraf alır. ama abartma güçleri çok yüksektir bu taraftar grubunun. tribün marşları birçok taraftar grubunun sahip olamadığı ayırt edici bir özelliktir. galatasaray ile fenerbahçe arasında silik bir yere sahip olmuş, şeref-onur gibi kavramlara önem vermiş bir camiadır. 2010-11'de isimlerinin şike ile anılmasından sonra bu damgayı kendi üstlerine yapıştırmadan soyutlanmayı başarmışlardır. ve ayrıca türk futbolu'na yıldırım demirören gibi karakter sıkıntısı olan bir yöneticiyi sunmuşlardır.

    anadolu'ya bakarsak şampiyon olabilmiş 2 anadolu takımı vardır:

    trabzonspor taraftarı, futbolu henüz zenginlerin değil açların oynadığı yıllarda, bugün hala ezbere sayılan kadrolarıyla 6 kez şampiyon olmuşlardır. istanbul hegemonyasına karşı koymuş anadolu takımları için rol model oluşturmuştur. her sezon şampiyonluk parolasıyla yola çıkmış, kimi zaman ise kupasız şampiyonluklar yaşamıştır. bunlar resmiyette yer almasa da taraftarın vicdanında yatan gerçekler arasındadır. en yakın örneğini 2010-11 sezonunda yaşamış, kupasız şampiyonluklarına bir yenisini daha eklemiştir. şenol güneş gibi heykeli dikilecek bir adamı hem futbolculuk döneminde hem de teknik direktörlük döneminde tribünden izlemiştir bu takımın taraftarları. ama gel gelelim, hala kendi arasında çelişkiler yaşamaktadırlar. mesela son yıllarda futboldan o kadar uzaklaşmış olmalarına rağmen, ki uzaklaşmalarının sebebinde futboldaki usülsüzlükler ve siyasetin trabzon'u yok sayması yatarken bu duruma tepkisel yaklaşamamışlardır bir kısmı haricinde. bu kafa karışıklığını yaşayan taraftarlar dışında kalan kısım ise bu ülkede futbolun tiyatro, yöneticilerin ise tiyatro oyuncusu olduğundan emin bir şekilde piremiyer lig'i takip etmektedir zannımca.

    bursaspor taraftarı tarihinde ilk defa 2009-10 sezonunun son maçında yine bir anadolu takımı trabzonspor'un fenerbahçe'ye kaybetmemesi, kendilerinin de beşiktaş'ı yenmesiyle şampiyonluk yaşamış, merhum başkan ibrahim yazıcı ile dürüstlüğü, ahlakı damarlarına kadar hissetmişlerdir. muhtemeldir ki o sezondan sonra futbola olan ilgi artmış günümüzde de şenol güneş ile birlikte yeni hayallere yolculuk içindedirler. ayrıca yine tahmin ediyorum ki, anadolu takımları arasında kendi şehrinin takımını destekleme oranında üst sıralarda yer alacak olmaları gelecek adına umut vericidir. taraftarlarının bir fenerbahçe maçında ''bursa kapalı cezaevi'ne hoşgeldiniz emek hırsızları'' yazılı pankart ile karşılamaları 2010-11 sezonuna bir selam çakma durumunu ortaya koyuyordu adeta. bu kirli futbol düzeninde aklı başında birkaç adam bulunacaksa bu taraftar grubu incelenebilir.

    gönül isterdi ki, diğer anadolu takımlarını da incelemek.
    onları da şöyle 2'ye ayırabiliriz.

    istanbul takımlarıyla sevişenler, istanbul takımlarına kafa tutanlar.

    özkan sümer ise şöyle diyordu:
    büyük takımlarla sevişe sevişe değil, savaşa savaşa büyük olunur.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük