daha fazla demokrasiye ihtiyaç duyan devlettir. kürt sorununun da, toplumun ayrıştırılması probleminin de, alevilerin sorunlarının da ve daha başka nice sorunun da yegane çözümü, daha güçlü bir demokrasi ortamı tesis etmekten geçer.
demokrasi, çoğunluğun azınlığı ezmesi demek değildir. demokrasi, iktidarın muhalefeti ezmesi de değildir. demokrasi, çok sesliliktir; farklı renklere, farklı seslere tahammüldür.
yıllarca "pkklıları meclise mi alacağız?" diyerek yüzde 10 gibi gerçek bir demokrasi ile bağdaşmayacak bir seçim barajı uyguladık, halen uyguluyoruz. o "pkklılar" yine bir yolunu bulup girdiler meclise. ve bence hiç de fena olmadı. hem kürt hareketi kendi derdini siyasi yollardan anlatma fırsatı buldu, hem de kürt sorununu sadece devletin ağzından dinleyen türkler, yeni bir bakış açısı geliştirebildi. şu 10 yıllık sürecin sonunda rahatlıkla söyleyebiliriz ki; şimdi çözüme çok daha yakınız.
yıllarca başörtülüleri almadık meclise. sadece meclise mi? "kamusal alanda türban takamazlar" diyordu kemalistler. "evlerinde istediklerini yapsınlar" diye de ekliyorlardı. cahil olduğunu ileri sürdükleri insanları, aileleri tarafından okutulmadığını iddia ettikleri kızları okullardan ve kamusal hayattan soyutlamaya kalkıştılar. kendi başlarına koskoca ülkeyi, "dinci yobazlara" yar etmeden yönetebileceklerini sandılar. yanıldılar. o dindarlar, baş örtülüler bugün her yerdeler. ama şimdi gelinen noktada rahatlıkla söyleyebiliriz ki başörtülüler de başı açıklarla bir arada, gayet de güzel yaşayabiliyorlarmış. baş örtüsü sorununu çözmek de işte bu kadar kolaymış.
yıllarca askerin silahı, siyasilerin sırtına dayalı durdu bu ülkede. asker kendisini atatürkün mirasının bekçisi olarak gösterdi hep. siyasi tarihimizde meşruiyetini halktan aldığını iddia eden ilk liderin ismini kullanarak, halkın seçtiklerine darbe yaptılar. askeri vesayet darbe dönemleri haricinde de kendini gösterdi sıklıkla. "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyordu anayasada ama eline silah almış bir kaç kabadayı, millete meydan okuyordu "şu şu şu adamları seçemezsiniz" diye adeta. çok şükür ki o da bitti sonunda.
böyle anlatınca ne kadar da güzel değil mi? akp döneminde ne kadar da çok şey gelişmiş, ilerlemiş? ama bıçağın bir de diğer yüzü var. maalesef, ülkede vesayetin şekli değişti ama kendisi değişmedi. "yeni türkiye" söylemleri, "ak-saraylar", hukuka müdahaleler, muhalefeti sindirmeler, basını susturmalar, yandaşlaştırmalar... tüm bunlar akp döneminde yapılanların vesayeti bitirmeye yönelik olmadığını, eski vesayeti yeni vesayetle ikame etme çabalarını gösteriyor. maalesef ki insanlar daha özgür, daha demokratik bir ülke için birleşemedikleri takdirde, türkiye cumhuriyeti pek çok farklı renge ev sahipliği yapmaktansa pek çok farklı fikre mezar olacak! pek çok farklı fikri mezara yollayan zihniyetlere neler olduğunu da ortaçağda görmüştük.