Karşıdaki damın çatı pervazı altında bir kumru kuşu düşünüyor. Başı, hafif kalkık omuzunun üzerine azıcık kaymış, öyle düşünüyor. Kimbilir ne büyük hayaller içinde kumru... Çocuklarını yetiştirecek, çocukları adam olacak... O zamana kadar kiradan da kurtulur; şöyle denize karşı şirin bir ev... Terasta şezlonga uzanır, arada sırada ufuklara bakıp, dalgadan dalgaya düşerek kitap okurum, diyor kumru.
- Öyle diyorsun değil mi, kumru kuşu?
Kurmu kuşu cevap vermiyor, düşünüyor.
- Yoksa bir derdin mi var senin? Kimseye açamadığın bir dert, belki kendinin de bilmediği bir dert. Bir sebepsiz sıkıntı, bir bıkkınlık, bezginlik, yaşamaktan tat almamak gibi bir şey. Yok canım zannetmem... Belki de memleket işlerine efkârlanıyorsun... Ne olacak bu gidiş diye düşünüyorsun... Ha, şöyle; konuşalım azıcık seninle, ne olur kumru kuşu...
Cevap vermiyor kumru kuşu, derinlere dalıp gitmiş olacak.
Acaba icra mı geldi. Olabilir, icra geldi mi herkes kumru gibi düşünür. Kumru da icrası gelmişler gibi neden düşünmesin?
- Aldırma, alt tarafı ufak tefeği haczederler. Ölüm yok ya ucunda. ilk fırsatta yenisini alırsın. Öyle değil mi ha, yenisini alırsın kumru kumşu? Vitrinlerde ne güzel şeyler var. Alçacık koltuklar, yumuşacık bir kübik kanepe... Eğer icraya üzülüyorsan boş ver, değmez içini karartmaya...
Katiyen cevap vermiyor kumru.
* * *
Sakın âşık olmasın bu kumru kuşu? Bir kız seviyor, kız yüz vermiyor. Atlatıyor, aldatıyor, başkalarıyla geziyor kız.
- Aman ilâh” kumru kuşu, başka kız mı yok? Daha ne kadar güzellerini, incelerini, seni anlayanlarını bulursun. Aşk için dam pervazı altına sığınıp böyle de düşünmek olur mu? Söyle bakalım bana, sahiden âşık mısın?
A hiç sesi çıkmıyor kumru kuşunun.
- Ayol derdini söylemeyen derman bulamaz, demişler. Anlat azıcık, açılırsın. Ben senin dostun değil miyim? Anladım anladım aşk değil, huzurun yok. O kadar çalışıp çabalıyorsun, eline avucuna geçeni eve götürüyorsun, makbule geçmiyor. Bunlara kırılıyorsun. Belki de hakaret ediyorlar sana. Allah belânı versin, gözün kör olsun falan diyorlar. içlenme, böyledir bu işler. Uyuşmak zordur hayatta. Akşamları iki tek atıver. Gel istersen beraber atalım, davet edeyim seni.
* * *
Bu kumru da amma kapalı kutu.
- Peki, nasıl istersen öyle olsun. Dur dur hiç aklıma gelmedi. Sakın işinden çıkarmış olmasınlar seni? Açıkta kaldın. Başka bir iş de bulamıyorsun. Paran yok, çoluk çocuk ekmek bekliyorlar. Nerdeyse gözünü satılığa çıkaracaksın. Kumru gözünü de kim alır ki... Kolay değil. Gene de ümidini kesme. Açından kimse ölmemiş. Olmadık zamanda değişiverir hayatın. Bu kadar üzüldüğün için gülersin. Hayatında işsiz kalmamış kim var dünyada... Eşe dosta da söyleriz. Okumuşluğun yazmışlığın ne kadar senin?
Hiç cevap vermiyor bu kumru kuşu.
ihtilâs mihtilâs mı yaptı acaba? Yahut ev kirasını kumarda yedi.
- Öyle mi, şeytana mı uydun? Hemen koş itiraf et. Özür dile... Nasıl olsa yakalanırsın. Rezil olmaktan kurtul bari.
* * *
Dinlemiyor bile kumru.
- Hey kumru kuşu, kafana bir taş atarsam anlarsın karşımda somurtup düşünmeyi. Sana adam gibi lâf söylüyoruz. Cevap versene...
Kumru kuşu yere doğru uçtu... Bir at pisliğinin kenarına kondu, tane arıyor. Birden başını kaldırdı:
- Yaşamak için hangi pisliğin içinde bir lokma bulacağım, demincekten beri onu düşünüyordum, dedi.