Hava hem yağmurlu, hem de buz gibi; kış ha geldi, ha geliyor. Evde de kaloriferler henüz yanmadı. Yaz sıcaklarında "serin hava"ya ayarladığımız klimaları, yeniden "sıcak hava"ya yönlendiriyoruz.
Bizim yazı odasında da klima olmadığı için, elektrik sobası yetişiyor imdada.
* * *
Bizler üşümüşüz, üşümemişiz; Bolu Dağı'nda görüş mesafesi 5 metreye inmiş, inmemiş; trafik kazaları artmış, artmamış...
Hiç önemli değil bunlar.
* * *
Önemli olan Hazine'den geçinmeli "mevki sahipleri"nin durumuyla, neler söyledikleri.
Çünkü ortaçağ uzantılı "oligarşik" yapılanmalarda, "mevki sahipleri" "devlet"i temsil ediyor.
Sıradan vatandaşlar ise, her ne kadar "vatandaş" da sayılsalar; kul yığınları.
* * *
Erdoğan-Bush görüşmesinden sonra pıtıraklaşan yorumlar arasında, yeni bir dönemin başladığını söyleyenler de var.
"Kışla" parfümlü politikalarla, "cami" parfümlü politikalar arasındaki kutuplaşmalar sürecinde; "laiklik" tekeli, artık hamasetçi coşkuların üstüne çıkarılacak gibi...
Bunun için de 1 yıllık bir sürede, bazı hayal kırıklıklarının yaşanması yeterli.
* * *
Hayal kırıklıkları şöyle yaşanacak, böyle yaşanacak; ama herhalde bir şeyler yaşanacak.
Tıpkı, "yaşam kalitesi" açısından, gitgide Finlandiya'nın 97 basamak altına düşmek gibi.
Tıpkı, Güneydoğu sınırlarının, sorumsuzca çizilmiş olduğunu nihayet itiraf etmeye başlamak gibi.
* * *
Geçtiğimiz pazar günü öğleden sonra TÜYAP'ta, bir süre dostlarla haşır neşir olduktan sonra, kendimi bir hayli yorgun hissettim ve Arman dostumuz, Solmaz Kâmuran'la birlikte bizi bir dinlenme salonuna götürdü.
Bir masanın başında yaşlı bir bey oturuyordu.
Kendisine şöyle bir selam verdim, o da şöyle bir baktı yüzüme...
* * *
Ve derken...
Masanın başındaki yaşlı bey ayağa fırladı:
- Beni tanıdın mı, dedi.
Tanıyamamıştım.
- Ben, dedi; Kemal Bekir Özmanav...
* * *
Ankara Devlet Tiyatroları sanatçılarından Kemal Bekir...
Menderes iktidara gelir gelmez bir "komünist tevkifatı" başlatılmış ve Kemal Bekir de; Ulvi Uraz, Aclan Sayılgan, Ruhi Su, Arif Damar'a kadar uzanan "sakıncalılar" arasında, komünistlik suçlamasıyla 1952'de tutuklanmıştı.
"Soğuk Savaş" döneminde sanat ve yazı adamlarının başlarına gelenlerden bölümler taşıyan "Hücre 1952" kitabı da hâlâ TÜYAP standlarındaydı.
* * *
Dinlenme salonuna bastonuna dayanarak yürüyen yaşlı bir bey daha girdi.
Aaa o da ne?
O yaşlı bey de Arif Damar'dı.
Damıtılmış bir şair olan Arif Damar da, neler ve neler çekmemişti ki...
* * *
1921'de Moskova'da imzalanan "Sovyetler'le dostluk antlaşması"...
1945'te, ismet Paşa'nın direktifiyle, Moskova Büyükelçimiz Selim Sarper'in; Stanlin'le Molotof'a "1921 Moskova dostluk anlaşmasını" uzatma önerisi...
Stalin'le Molotof'un öneriyi reddetmesi ve ismet Paşa'nın, dış politikada Washington'a yaklaşma çabaları...
* * *
Bu çabalar sonucu, Washington'un ileri sürdüğü 2 koşul:
1- Çok partili döneme geçiniz ama, partilerin dış politikaları Sovyetler'e karşı olsun.
2- Karayolları seferberliğini başlatınız.
* * *
Menderes de iktidara gelince, Sovyetler'e karşı olduğunu kanıtlamak için, hemen bir tevkifat başlatmış ve gencecik sanatçıları, şairleri, müzisyenleri tıpkı "yoksulluktan söz etmeyi" yasaklamış olan Cumhuriyetçiler gibi, içeri tıkmaya sıvanmıştı.
* * *
Toplumun okuldan geçme süresi ortalama "4 yıl"ken ve 20 kişiye 1 gazete, 6 kişiye bir kitap düşerken...
Yazarlardan, şairlerden, müzisyenlerden, bilimcilerden bu kadar kaygılanmak; acaba biraz da angutolojik bir kompleks sonucu muydu?
* * *
Washington zirvesi üstüne yorumlar yorumları doğura dursun.
Türkiye yeni bir döneme girsin, yahut girmesin.
* * *
Yarım yüz yılı aşkın bir süreden beri karşılaşmadığımız 2 eski dostla karşılaşmanın mucizesi bambaşkaydı.
Kimler ve kimler nasıl ziyan olup gitmiş, kimler ve kimler nasıl kaybolup gitmişti...
"Mevki sahibi" büyüklerimiz de, birbirleriyle az toslaşıp, az dalaşmamıştı.
* * *
"Yönetim saltanatı"nın yerini; gerek teknolojik, gerek ekonomik, gerek sanatsal bir "üretim saltanatı" almadıkça ve küreselleşme sürecinde "burjuva enternasyonalizmi"yle bütünleşip, "gelişmiş"lik payesine erişmedikçe; birtakım çalkantılar sürüp gideceğe benzer.
* * *
Şimdi 20 yaşlarında olan kalem emekçileri; 60 yıl sonra bir kitap fuarının dinlenme salonunda eski dostlarıyla karşılaşıverme mucizesini yaşadıklarında, kim bilir neler ve neler konuşacaklar...
* * *
Neler ve neler konuşacağınızı şimdiden merak etmeye başlamışsanız, enseyi karartmayın.
Çünkü bayrak satışlarının artması; bazen yetmiyor 1 yıl, 10 yıl, 50 yıl sonrasını merak etmeye ve enseyi karartmaktan kurtulmaya...