Düşünün liseden henüz mezun olmuşsunuz, bırakın ortaçağ yönetim sistemlerini çağımız sistemlerini doğru düzgün bilmiyorsunuz, bildiğiniz izm'ler dahi sınırlı. Üniversitede ilk hafta, ilk SS dersi ve siz sınıfta ki bu kalabalık ne hikmettir diye düşünüp kaloriferlerin üzerinin dahi dolu olduğuna hayret ederken (meğer bu, dersten kalan üst sınıf güruhuymuş) sonradan kankanız olan sivri akıllı bir arkadaşınız A4 kağıtları popomuzun altına alıp hocanın kürsüsünün bulunduğu platforma oturalım der. Ve hoca içeri girince olan olur, diyalog şöyle;
SS: Neden kürsüye bu kadar yakın oturuyorsunuz?
iki salak : Ee hocam oturacak yer yok, kem küm..
SS: bu benim sorunum değil
iki salak: Peki hocam nereye oturcaz biz, gene kem küm..
SS: beni ilgilendirmez dedim, siz böyle kralın eteğine yapışan vassallar gibi etrafımdayken ders anlatamam...
1. salağın beyninden geçen: Varsık mı dedi ne dedi o kötü bişi dedi bana..
2. salağın beyninden geçen: Hönk..nerdeyim ben, kral da kim daha sı ben kimim?
vassal: feodal sistemde derebeylik anlamına gelen bir kelime... kullandığı cümlenin anlamını ve bulunduğumuz durumla ironik de olsa nasıl örtüştüğünü kavradığımızda artık üniversitede olduğumuzu ve karşımızdakinin de lise hocası değil üniversite profesörü olduğunu acı bir deneyimle de olsa anlamış bulunduk ve kendisine saygı duyduk.
Kendisinin politik literatüre kazandırdığı kavramları, Türk politik kültürü ile ilgili harika kitapları, makaleleri vardır, madalyonun hep diğer yüzünü gösterir ve siyasi eğilimi bu yüzden kestirilemez. Ha bir keresinde de derste aşkı öylesine güçlü bir ifade ile tarif etmiştir ki ben hep aşkı bulamadığıma hükmetmişimdir. Ayrıca nick babamdır o ayrı...