ruhum

entry35 galeri video1
    30.
  1. ahmet haşim şiiri:

    "Hicrân-ı muhîtât ile solmuş, sarı, çıplak,
    Râkid, ölü bir havza düşen bir kuru yaprak
    Sessizce nasıl izler açar sîne-i mâda,

    Ey tûde-i nûr-ı elem, ey çehre-i sâde!
    Bir göl gibi durgun uyuyan rûhuma nûrun
    Aktıkça, o sâkin suda her lem'a-i dûrun
    Bir çîn-i felâket gibi ra'şeyle genişler...

    Ey eski kamer, ey ezelî rûh-ı münevver,
    Sen şimdi bu tüllerle muhîtâtı sararken,
    Nûrunda tesellî, bütün âlâma koşarken,
    Yalnız bu derin gölde senin açtığın izler,
    Bir gizli gamın şehka-i seyyâlini gizler.

    Bir göl ki semâsında ne âhenk, ne sâye
    Vermez o büyük uzlete bir hadd ü nihâye.
    Gençlik ve emel, hüzn-i civârında dikendir,
    Üstünde esen nefhada bir girye nihendir.

    Tülden ve buluttan ve bütün sîm ü semenden
    Bir hâb-ı serâbî dökülürken yere senden,
    Sen her suda bir başka güzellikle doğarsın,
    Sen her suda bir başka ziyâ, başka kamersin.
    Ormanların âgûş-ı sükûtundan akan âb,
    Senden alır âhengine bir girye-i bîtâb.
    Göller ki öper hüsnünü yalnız leb-i sâye,
    Feyzinle dalar hâb-ı şeb-âvîz-i semâya.
    Sevdâlara bir cennet olan sâyeli göller
    Altında senin, hüsn-i esâtîr ile titrer...

    Rûhumda, fakat, her dökülen katre-i nûrun,
    Yalnız bir ölüm, bir ebedî mâtem-i dûrun
    Nîlüfer-i giryânını, ey mâh-ı münevver,
    Ezhâr-ı leyâlî gibi rûyâ ile besler."
    0 ...