hüznün merkezine yolculuktur.
çerçevesinin içi cam yerine muşambayla doldurulmuş pencerenin arkasından dışarı bakmakla başlayıp, bir çiçeği sular gibi bakıp büyüttüğün, hayata dair ne varsa bir fazlasını da kendinden vererek güzelleştirdiğin, arkadaşlarınla dönemin havasına uygun ninja kaplumbağalardan biri olup mahalle arasında boy gösterdiğin, ilk bmx bisikletinle ellerini bırakarak gitmeyi öğrendiğin, elma şekeri yanaklı kıza ilk vurgunluğun, o gün aldığın montu kızakla kayma sevdasına hibe ettiğin, düştüğünde yaralarının acısına ağlamak yerine giden topun peşinden koşmaya devam ettiğin yılların yükü hangi kamyona sığar ki?...