az önce otobüs durağında ağlamaklı bir ablamızın muhtemelen erkek arkadasinin bugün gelmemesi üzerine sitem dolu öfkeli-mağrur aynı zamanda kalbi kırık, özürden öte açıklama bekleyen haykırışı.
kizcagizı bekletmesi, muhtemelen de aldatması gibi bir durum sezildi "onun yanindaydin dimi. allah ikinizin belasını versin" derken ve çekti gitti ağlamaktan gözleri mor mor olmuş kız. umutlari belki de hayalleri yerlerde.
iki metre ötemde iki dakikada olan bu olay hemen Jülide'yi getirdi aklıma. o nasıl içli hisli dokunaklı bir ses. içim tuhaf oldu yutkunamadm. Yeni aldığım sigaram ağzımda bitmek üzereydi. icemedim bile insan sevdiğine gitmez mi diye düşünürken..
"fazla sigaran var mı kardeş?"
erkek kardeşim olsa ancak bu kadar kin kusardim kardeşime
Bir ses ancak bu kadar ölümü hak ederdi. onun yerine ben utandım. utanması olsa sigara istemezdi. yüzünün kizarmasini bırak telefona sarıldı.
sigaram olmasına rağmen "yok" dedim.
"-aç kal, içkiden sonra susuz kal yağmurda kuru" dedim. Sevdiğimin saç teline bile hasretim ben bu hâlde.
önümüzde kış oysa yüreğim mehtaplı bir yaz akşamında..
"bir gün elbet,
sen ve ben
buluşuruz bir deniz kıyısında
belki de yıllar sonra rastlarım sana
mehtaplı bir yaz akşamında..."