merhaba. Ben aslen boşnak göçmeni olan yozgatlı bir öğretmenim. Ben bu itirafımı ahmak insanlar okuyup ibret alsınlar diye yazıyorum.
1998 yılında sınıf öğretmeni olarak yüksekova'ya atandım. Ufacık şehir merkezindeki kadrolar pkk sempatizanı yöneticiler tarafından yine sempatizan yerli öğretmenlere ayrıldığından uzak bir dağ köyüne yollandım.
idealist bir insandım... Ülkü ocağı geçmişim beni vatanım için her türlü fedakarlığı yapma bilinciyle doldurmuştu. Doğunun mazlum mağdur ve cahil bırakılmış insanlarına... Kardeşlerimize faydalı olabilmek azmiyle doluydum.
Okula girdiğimde gerçek bir harabe ile karşılaştım. Lojman ise daha da beterdi. Muhtemelen bahçede oynayan çocuklar burayı wc olarak kullanmışlardı.
Kollarımı sıvayıp işe giriştim. Temizlik boya tamir vs derken ilk maaşımdan fazlasını okula harcadım. Okul nihayet okula benzemişti.
artık çocukları bekliyordum. Ancak kılığı bozuk bir genç uğradı ilk gün okula. Kendisini örgütün gönderdiğini, Milli eğitim müfredatını uygularsam sonuçlarına katlanmam gerektiğini söyleyerek gitti. Tedirgin olduysam da bana maaşımı türkiye cumhuriyetinin verdiğini, ülkemin topraklarında başkasının sözünün geçmeyeceğini düşünerek bu tehdidi umursamadım.
Yavaş yavaş öğrenciler gelmeye başladı. Ben ayakkabısı olmayan bir öğrencime yeni bir çift ayakkabısı almıştım. Ertesi gün çocukların yarısı ayakkabısız geldi! Aileleri size de devlet yeni ayakkabı alsın demiş. Anlatamadım. Neyse. Köyde ekmek de bulamazdım... evlerde sac ekmeği pişerdi ancak ne ben isteyebilirdim ne de onlar bana getirmeyi düşünmediler. Makarna patates yemeye devam ettim. Bu da bir nevi öğrencilikti... Hayatı, ülkemi öğreniyordum. Evlenmeyi de düşünmedim... Zaten Hiç bir aile kızını bu ortamda yaşamaya göndermezdi.
Okulda istiklal marşını ezberleme ödevi verdim bir gün çocuklara. O gece lojmanın iki camı taşlarla kırıldı. Haftasonuna kadar 3-4 gün şubat soğuğunda öylece oturdum. Neden misafirperver denilen bu insanlar beni dışlıyorlar diye köyün imamına sorduğumda örgüt, korku, asker falan diye geveleyip gitti.
Ben okulda devleti ülke kardeşlik birlik diye çırpındıkça köyde laf atmalar. Bana bakarak kürtçe konuşmalar artmaya başladı.
Nihayet okul yaz tatiline girdiğinde elimde ufak bavulumla, köyün minibüsüne binip şehre doğru yola çıktım.
Bir yerde minibüs durdu. Şoför indi. Sonra yolcular. Yaşlı bir teyze en son indi. Bir o dönüp bana baktı. Gözlerinde acı vardı. Minibüse bir kaç militan girip beni dışarı çıkardı. Yürüyerek virajı döndük. Bir el silah sesi! O gün bu gündür. O virajda kayalıkların dibinde bu devleti bekliyorum.