yazılacak şeylerimiz var

entry1 galeri
    1.
  1. Yazılacak şeylerimiz var

    Gecenin 3ünde yazmak için oturup yazamamak diye bir şey de var bugün ona inandım. Uzun zamandır öyle oturup yazmadım kendi başıma.
    bana göre birkaç dakikalık içsel bir monolog saatlerce süren diyaloga bir çırpıda tercih edilebilir. Bazen kibirlendiğimi hatta bayağı üsten baktığımı hissetmiyor değilim. Bir diyaloga zaman harcamanın ve olanlarla olacaklar arasına kaskatı sıkışmanın vebalini alamıyorum gözüme, kulağıma. Bu vakitler daha da verimli daha da dolu dolu geçecekmiş geçirecekmişim gibi geliyor. Bugün 25ekim 2014 ne özel bir gün ne de öyle herhangi anlam ifade eden bir tarih. Sırf bir başlangıç yapmak için oturdum klavyenin başına. Bazen değişiyorum en özel şeyim dediğimi saçma sapan anlarla parçalıyorum. Özelliğini kaybettiriyorum.
    Hiç konuşmadan yaşamak gibi bir fantezim oluyor ara ara hatta işaretlerle de anlaşmasam. Ne çıkar ki ya da ne girmez hayatıma, sadece konuşmakla kazanabileceğim ne var ki? Sahi elde avuçta ne var ki.
    Bu kadar içiçe sokulmak bir hata olmalı bir sınırı olmalı insanın gerektiğinde panjurlarını kapatabilmeli. Soluksuz koşabilmeli kaçmak ya da kovalamak hariç. Sıfıra yakınlığını da hissedebilmeli insan. bir dünyanın binlerce alternatifini gösterip vermemek hangi adalete sığıyor ki. Nerede olduğunu nereye gittiğini bilmeli. Yine emir kiplerini çok çektim belki de hayatımda çok çektireceğim bu emir kiplerine. Gereksizliğin de gerekliliği gerektirdiğinin gerektiğini sanıyorum.

    Nasıl bir şey ki acaba ihtiyaçsız bir gün yaşamak sonra bir hafta… yavaş yavaş artan bir harikuladelik.
    Hani tanımak için ağzımdan bir kelime duymak istiyorlar, başta ismimi, sonra bana ait olmayan bir şeyler silsilesini. başlattığın bu diyalogun saçmalığını göremiyor musun? Sigara içip içmediğimi sor en son mutlu olduğum yeri, ama değiştiremeyeceğim bana takılmış etiketleri sorma. Ne farkeder ki kars’ta doğumla izmir’de ölüm. Bunun arasını sor yaşamın nerede mesela. Saçma sapan dünyaya girip üstelik beni de çekmek istiyorsun etiketlerimle başbaşa bırakıp kaçıyorsun. Ne bir terkedilmiş bu ne sevilme ihtiyacının karşılanmaması anlatmaya çalıştığımı dinleseler bir kulak verseler zaten sorun olmayacak sorun aradan çıkacak. Bazen cümlelerim sonunu ne anlatmaya çalıştığımı ben bile unutuyorum her sözümden bir anlam çıkartacak bir bilime güvenemem ama her davranışımdan olsa başımın üstüne. Bana öğretilmiş binlerce kelimeyi bir yığından çıkarıp doğru dürüst cümleler kurabildiğime şaşırdığım anlar da olmuyor değil.
    Bir göze bir kalpten daha fazla değer vereleri gördükçe çıldırıyorum. Yahut bir fiziğe bir kimyadan. Fikirleri hiçe sayıp sırf ego tatmini için onlarca gereksiz insan çöplüğünü yanda taşımayı anlamıyorum. Bir rezalet durumuna odaklı ve zamanı gelince sarf edilmeye programlanmış cümleleri kusmak için pusu kuruyorlar karşılıklı. Bir savaştan ne farkı var bunun.
    Mutluluğu paylaşmamalı ya da bölmeli tek lokmaya zamanı gelince tüketmeli. Ne o her karşına gelene bir heyacan yüklemesi yapmacık sevinmeler. Tv programlarının gözde yarışmaları gibi kafesin arkasındaki ayıya fıstık atmak gibi gelene mutluluk dağıtmak değil mi mutluluk paylaşmak. Acıya biraz daha hak veriyorum zayıflıyor insan kopmamak istiyor birisi onu incelmiş yerinden düğümlesin istiyor tabi sonra daha ince yerler açıp gidiyor. Acıyı bölersen ve herkese küçük acılar düşerse daha çabuk atlatırsın rivayeti var kıvrımları açılmaya yüz tutmuş beyinlerde.
    Bu an için ya da takip eden birkaç zaman dilimi için dondurabiliyorsun acıyı sonra daha korkunç bir şekilde yüzleşiyorsun. Mutlulukları bir daha mutlu olmamaya terk edip çarçabuk uzaklaşabiliyorsun acı öyle değil her gün onlarca tezi çürütüp yenilerini yazıyorsun.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük