filmde jackie'nin kahve bardağı ve bazı giysilerdeki armalarla balkan savaşına pek güzel gönderme yapılmış. "tarantino arnavut mu nan" dedirten.
ölen herkesin iki kurşunla öldüğü bir filmdir ayrıca. hatta bu 2 kuruşun 1.si karından 2.si göğüsten oluyordu. ordell beynini buharlaştırdığını söyler, aslında hava atıyordur sadece. hava atmak demişken film her şeyi ile hava atıyor. konuşmalar hava atıyor, çekim, oyuncular... film de izlenip hava atılabilecek cinsten. kurgusu gerçekten karışık, bir o kadar da başarılı. anlatılan olay+durum "bu nasıl daha önceden yapılmamış olabilir" diye düşündürüyor. aslında basit ama bayağı inceliğe inince böyle muhteşem bir şey çıkmış.
film her tarantino filminde olduğu gibi asla sıfır noktasından başlamıyor, tek bir düz doğruyu anlatmıyor. hayranlıkla izlerken nasıl sonuçlanacağını asla kestiremiyorsunuz. atladığım nokta bu sıfır noktasında başlamayan olayların bir ölçüde sonuçlandığı ve her filmde olmadığı kadar daha doymadan, tadında bırakıldığı.
türk kahvesini o ufacık fincandan* koklaya koklaya içip, doyamamak, belki 1-2 ay sonrasına bırakmak gibi eşsiz ve unutulmaz* .
devam etsin denebilir. ama edemez işte. buradan da anlaşılıyor ki filmin devam edip etmeyeceği en baştan belirlenmeli. the butterfly effect gibi bir çok örneğini gördük, "çok para kazandım hadi bi tane daha..." zihniyetiyle bok edilmiş devam filmlerinin. *
(bkz: sigarası olan var mı?)
jackie muhteşem bir kadın bu arada...
edit: browni denen pek sevdiğim kekin logosu da bu filmin logosundan çalınmış. karşılaştırma imkanı bile buldum.
edit 2: "nasıl daha önce yapılmamış olabilir?" demiştim. filmin sonlarındaki karışıklık, the killing'in kurgusunun birebir kopyasıymış.