konuya ilişkin ortadoğu gazetesinden Yıldıray Çiçek'in 23.08.2010 tarihli makalesi.
--- alıntı ---
12 Eylül 2010 referandum tarihi yaklaştıkça Recep Tayyip Erdoğan'ın gerginliği artıyor, ağzının ayarı bozuluyor. Diğer zamanlarda da ağzından küfrü, hakareti ağzından düşürmediği gibi, inançlı insanların kendine en çok çeki düzen verdiği Ramazan Ayı'nda da ağzından "şerefsizler, alçaklar" gibi hakaret sözcükleri eksik olmuyor. Oruç tutmadığı her halinden anlaşılan Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri'de yaptığı mitingde bir de "Daha ağır şeylerde söylerim de, ortam müsait değil." gibi ruh halini yansıtan cümleler kurmuştur. Bir başbakana yakışmayan üslubun sahibi olan Recep Tayyip Erdoğan, ne zaman köşeye sıkışsa o günlerde kesinlikle ağzından hakaret, küfür eksik olmuyor.
Daha öncede kendisinin ABD'nin BOP eşbaşkanı olduğu ve uygulamaya çalıştığı politikaların bu projenin küresel fabrikalarında üretildiğini söyleyen muhalefet partilerine, bir Cuma namazı çıkışında "Ellerine bir kağıt almışlar, bu proje ABD'nin projesidir diye. Bunu ispat etsinler her şeye varım. Eğer ispat etmezlerse namussuz ve alçaktırlar." demişti.
Halbuki, Recep Tayyip Erdoğan, daha önce yaptığı konuşmalarda BOP eşbaşkanı olduğunu kendisi defalarca itiraf etmişti:
- Şu anda Büyük Orta Doğu Projesi var ya, bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez, bir yıldız olabilir. (16 Şubat 2004)
- Geniş Büyük Orta Doğu Projesinde demokratik ortak olarak bir görev üstlendik. Şu anda Orta Doğu coğrafyası üzerindeki ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler de, bunun açık, net örnekleridir.` (8 Haziran 2005)
- Türkiyenin Orta Doğuda bir görevi var. Biz BOPun eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz.` (4 Mart 2006)
- Büyük Orta Doğu Projesinin amacı bellidir. O amaçlar içerisinde Türkiyenin üstlendiği görev de bellidir. BOP, barış, huzur, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ileri demokrasi ve ekonomik kalkınma, kadın hakları ve eğitim özgürlüğünü daha yukarılara taşımak amacıyla atılmış bir adımdır. Burada Türkiyeye de bir görev verildi ve biz bu görevi üstlendik.(13 Ocak 2008)
Buna benzer birçok konuşması vardır. Bazen çıkıp, açık açık bu görevini itiraf etmiş bazen de kamuoyunda tepki çektiğini anladığı vakit küfre, hakarete sarılmıştır. Türkiye'yi Türk milletinin menfaatleri adına değil, ABD'nin dünya üzerindeki menfaatleri adına yöneten bir Başbakan şu an ülkenin başındadır. Ne zaman sıkışsa yalana, inkara başvurmakta ve küfürle, hakaretle muhalefeti sindirmeye çalışmaktadır.
Kayseri'de yapmış olduğu mitingde de bol bol bunu yapmıştır. Başbakan Kayseri'de konuşuyor, ama bir tane doğru sözü olmadan yalan ve inkar üzerine temellendirdiği cümleler kuruyor.
Başbakan konuşmasının bir bölümünde Apo'nun teslim edilmesi ile ilgili "Kendileri aynaya baksınlar. Terörist başını MHP, DSP, ANAP'a kim teslim etti? Onu idam etmeme sözünü kim verdi?" gibi sorular soruyor ve her zaman yaptığı gibi MHP'ye iftira atmaya çalışıyordu. Başbakan dünyadan bihaber ise kendisine (AB)-(D)ullah Öcalan'ın, 56.hükümet zamanı yani 15 Şubat 1999 günü yakalanıp, Türkiye'ye getirildiğini ve imralı'ya konduğunu hatırlatalım. MHP'nin bu tarihte mecliste bir tane bile milletvekili olmadığını ve MHP'nin 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde meclise girdiği ve 57.Hükümet protokolünün 28 Mayıs 1999 tarihinde imzalandığını da yanında ek bilgi olarak veriyoruz. Apo'nun Türkiye'ye teslim tarihi 15 Şubat 1999 ile 57.Hükümetin kurulma tarihi olan 28 Mayıs 1999 tarihi arasındaki farkı hesaplayamayan birinin bu ülkede nasıl Başbakan olarak görev yaptığını anlamak mümkün değildir. Hele bir de Türkiye'de idamı kaldırmak için adeta en çok yırtınan partinin AKP olduğunu da hesaba katarsak, Başbakan hesap tutmayı bilmediği gibi yalana dayalı siyaset yapmaktadır. idamı kaldıran oylamada DSP, ANAP, DYP, YTP, SP ile birleşip Türkiye'de idamı kaldıran AKP'dir. Türkiye'de idamın kaldırılmasına karşı çıkan ve tüm milletvekilleri ile "Hayır" oyu veren MHP'dir. 1 Ağustos 2002 tarihinin TBMM'nin arşivlerine bakın, Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yalanlarının orada çürüdüğüne şahit olacaksınız… Bu konuyu defalarca yazdık…
Başbakan alenen ortada olan PKK-AKP anlaşmasını ifade eden muhalefete yönelik Kayseri'de yapmış olduğu konuşmada "Bizim dört kez bunlarla (terör örgütü) bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir." diye bağırarak kıpkırmızı kesildi kesilmesine de, bunu kendine yakın yayın organları ve PKK'nın önderleri açıkladı. Ortada olan gerçekler de zaten tartışmaya meydan vermemektedir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BOP konusunda yaptığı inkarın bir benzerini de aynı ifadelerle bu konuda yapmaya kalkmaktadır. Çünkü Başbakan doğru konuşmayı siyasetinde asla gösterememiş birisidir.
AKP'ye yakınlığı ile bilinen Taraf Gazetesi meşhur bir balıkçıda AKP hükümeti ve PKK arasında anlaşma sağlandığını yazdığında ve PKK'nın Kandil sorumlusu Murat Karayılan "Artık açıklanmasında bir sakınca görmediğimiz diğer önemli bir gelişme de devletin, önderliğimizle geliştirdiği diyalog temelinde ateşkes talebinde bulunmasıdır. Aslında önderliğimiz aradan çekilmişti ancak, talep üzerine yeniden devreye girerek, çağrıları ve devletten doğru gelen istemi de dikkate alarak, bir kez daha barışa şans tanınması için hareketimize bir mesaj gönderdi." dediğinde, Başbakan niye "Şerefsizlik, alçaklık" diye kıpkırmızı kesilmiyordu. Çünkü muhalefet, özellikle de MHP, AKP'yi köşeye sıkıştırmıştır.
Recep Tayyip Erdoğan miting meydanlarında aynı cümleyi defalarca kurup olayı inkar etmeye çalışıyorsa, zaten her şey ortadadır. Hem PKK ile anlaşma yeni bir mesele değildir ki, AKP iktidar olduğu günden bu yana PKK ile her konuda anlaşmış bir iktidardır. 2007 yılında (AB)(D)ullah Öcalan'ı imralı'dan affedip çıkarma yasaları düzenleyen ve meclisten geçirmeye çalışırken yakalanan AKP iktidarı değil miydi? O yasal düzenleme girişimi sorulduğunda, "Bu maddeyi koymamız devlet sırrı açıklayamayız." diyen Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? Habur'da PKK'lı teröristler için karşılama törenlerini BDP'lilerle organize eden ve hakimleri, savcıları ayarlayan AKP iktidarı değil miydi? "Silahı bırak masaya gel." diyen ve "Aktütün'de askerimizi, Diyarbakır'da polisimizi öldürenleri düşman olarak görmüyoruz. Demokrasi gereği bu… Hukukun üstünlüğü, insani yaklaşım bunu gerektiriyor." diyerek PKK'yı düşman olarak görmediğini söyleyen Recep Tayyip Erdoğan değil miydi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan neyi inkar ediyorsa, bilin ki inkar ettiği yaşanmış bir olaydır. Hele bir de bu inkar cümlelerinde "Alçaklıktır, şerefsizliktir" şeklindeki hakaret kelimeleri geçiyorsa ,hiç kimsenin şüphesi kalmasın…!