--spoiler--
.
.
.her pazartesi o büyük saat çaldığında
yeniden başlıyoruz aksak bir makama
minibüsler tıklım tıklım
halk otobüsleri ağır kokuyor
metroda sevgili arıyoruz bütün bir şehir
bütün bir şehir korkuyoruz depremin gölgesinden
yine de akşamları ekmek götürüyoruz evlerimize
gökyüzü üstümüze düşüyor her durakta
her binen yolcuyu sen sanıyoruz
son durağa gelince anlıyoruz
sen bu otobüse hiç binmedin aslında
sen durakların yolcusuydun çünkü
başlamamış aşkların
ki paslı bir çivi gibi batıyor
kanatıyor benliğimizi hatırlattıkların
ve dünyanın en güzel arabistanına gidiyoruz seni bulmak için
ve dünyanın en güzel çölü oluyoruz unutuldukça
birisine saati sormanın yalnızlıkla ne ilgisi olduğunu düşünüyoruz
neden bazı adreslerden mektupların hep geri döndüğünü
uykusuz kaldıkça anlıyoruz: düşler ırmakları aklın ekinlerinin
düşler dökülen yaprakları kalbin, biten aşklar gibi
tütünler hâlâ ıslak ve hâlâ şehirler kaldırılıyor dağlara
ve o büyük günaydın: hep bekleyenlerin günaydınıyla
esirgenmiş bütün zamanlar
içilmemiş bütün içkiler kadar günaydın
.
.
.
--spoiler--