yirmibirinci yüzyılın başlarında uefa kupası adı verilen, büyük takımların müacadele etmediği ve gayet tabi aynı zamanda da önemsemediği bir turnuvada şampiyon olduğu iddiaları günümüz tarihine kadar tazeliğini korumuş olan ve söz konusu kupanın sözümona kazanıldığı tarihte yaşıyor olan kişilerin hemen hepsinin rahmetli olması ve de dolayısıyla hiçbir şahidin bulunamaması nedeniyle 'kupa gerçekten de kazanıldı mı?' sorusuna cevap bulunamaması ve iddia edilen uefa kupası başarısının yaşandığı tarihteki teknolojik gerilik sebebiyle turnuvaya dair herhangi bir video yahut ses kaydına rastlanılamaması yüzünden, bir türlü, uefa kupası nı aldığı yönündeki bu iddialara inanamadığımız, geçmişi başarısızlıklarla dolu olup buna rağmen sanki çok başarılymış gibi hadsizce fenerbahçe gibi bir dev ile denk tutulabilen ve türk sporuna verdiği zararlar ile tarihteki utanç dolu yerini almış olan galatasaray ın, yine her zaman ki gibi üçkağıt ve dalavereyle maç kazanmış olması durumu.
bahsi geçen maç, dün akşam oynanan gs-fenerbahçe maçı.
ilk yarıda fenerbahçe tarafından adeta perişan edilen gs adlı takım, artık ne oldu ve ne değiştiyse, ikinci yarıda goller bulup maçtan galip geldi.
insan düşünmeden edemiyor; acaba devre arasında neler oldu? yine kimlerle ne gibi pazarlıklar yapıldı?
bruno alves, kırmızı yiyeceğini bile bile neden o hareketi yaptı ve takımının tüm oyun planını alt üst eden bu hareketi için acaba bir gs yöneticisinden emir aldı mı?
ikinci yarıda tüm tarafsızlığını kaybeden hakem, acaba devre arasında tehditler mi aldı?
her maçta katakulli yapan gs, diğer takımlara karşı kazandığı maçlarını bu şekilde, yani katakulliyle kazanıyor olsa da, fenerbahçe karşısında hep şamar oğlanına dönerdi. yani o dalavereler fenerbahçe ye sökmezdi. demek ki bu maçta bu güne dek görülmemiş büyük bir üçkağıt yapıldı. fenerbahçe karşısında bile galibiyet alabilecek kadar büyük...
neyse, biz şerefimizle oynadık ve yenildik. ama allah a şükür, başımız dik.