Eskil Vogt'un yönetmenliğini yaptığı film. Elbette körleşme durumunu birebir ifade edemem. Lâkin kendi kendimize gözlerimizi birkaç dakikalığına kapattığımızda bulunduğumuz mekânlara dair dönüşümü, belirsizliği anında hissederiz. Foucault'nun heterotopia kavramı bu filmin ruhuna işlemiş durumda. Filmdeki asosyal karakterin, arkadaşıyla buluşup bir şeyler içerken kafe, tren ve otobüs dönüşümleri inanılmazdı. O an için kişiler bulundukları mekânları sandıkları, zannettikleri - daha doğrusu- zannettikleri mekânlar farz ediyorlar. Sonradan kör olan ikinci kadının söylediği yalana inanması da mekânı dilsel bir hale getiriyor; yani doğru olan o an orada olan, olunan yerken o kadın olduğu yere değil de başka bir şeye, yalana inanıyor. Kesinlikle izlenmesi gereken bir başyapıt...