okuduğum dönem, gideceğim yerde kimsem olmamasına rağmen uzak bir şehre seyahat etmek ve biraz kentin kimliğine, kültürel dokusuna aşinalık kazandıktan ve kendimle baş başa zamanı erittikten sonra gerisingeri yine bir otobüsle gece yolculuğu yaparak dönmek gibi marazi bir düşünceye sahip olmamdan ötürü beni tesiri altına almış orhan pamuk kitabıdır. bana göre bilhassa gece yapılan otobüs yolculuklarının kendinizi bu dünyaya ait değilmişçesine izole hissettirme gibi bir tılsımı var. ahmet hamdi tanpınar'ın "ne içindeyim zamanın/ ne de büsbütün dışında/ yekpare, geniş bir anın/ parçalanmaz akışında" dizeleri öylesine yerliyerinde sözcüklerle tanımlıyor ki bu durumu buraya aktarmayı bir görev sayıyorum. kitabın içeriği hakkında spoiler yollu yorumumsa şöyle: varmayı arzu ettiğiniz ve bunu saplantı haline getirdiğiniz noktanın, mevcut gerçeğinizden daha iyi, daha doyum verici ve refah vaat edici olduğuna nasıl hüküm verebilyorsunuz. esasen gündeliğin zevkini almak diye bir durum da mevcut, demem o ki yaşam bir yolculuksa da her daim hareket halinde olmak ve bir devinime tabi olmak gerekmiyor. duraklarda vakit geçirmeli ve bundan keyif almalı yahut alışılmış bir düzenin gölgesinde soluklanıp kendini rutine bırakmanın hazzını alabilmeli ve aynı zamanda yeni bir sayfa açmak gereken zamanı da iyi tayin etmeli insan. yoksa sayrılaşan bir tutkuyla bağlandığı sayfanın pek de okunaklı sayılmayacak harflerinde, o dört köşe arasında boğulması, tükenmesi işten bile değil. hakikaten ufuk açıcı nitelikte bir romandır özetle.