sözlük yazarlarından şiirler

entry5600 galeri video22 ses1
    851.
  1. hırpalanmış bir dilden söylemler..

    hatırlamazsınız
    bilmezsiniz ki kuzeye doğru
    şaraba merak tanrıları
    ilk günahtan toprağa meraklı
    yatak altlarından korkan çocuğun kaygısı
    yüzünde büyüyen ve güzel olandan yoksun öylece
    aldırmazsınız
    çayın kavuşturuculuğuna tutulmuş
    susamlı bölüşmeleri tadarsınız

    balkonlara asılmış çamaşırların nemlenişiyle
    annelerin hoştladığı köpeklere
    gözümü yaslıyorum
    çarmıha gerilmeye dahi layık görülmemiş
    çarpık dokunuşlar mabedimde
    yoksun merhametten, sokak yoksun
    hepinize yutturacağım bu gülümseyişi
    alelacele bir geçiştirme sohbetinizde

    sigara sinmiş seslere
    ışığım ol diyerek sürünen bakınışlar
    asansör boşluklarında huzur bulur
    merdivenlere karalı latince küfür
    faili meçhul bir entelektüelliğin
    Roma'ya çalan bilgeliği acınası
    gecenin geç saatinde
    düpedüz vicdan yüzleşmesine

    bastırılmış bir hayattan
    reklam sıkıntısından
    köpek gibi kudurmuş bekleyişten
    gereksiz bir çiçekten
    kaçmanın saklanmanın uyuşturuculuğundan
    kısacası Dante'den
    bütün anlaşılamamış heveslenmelerin
    cehennemin arasından bir yerden
    nefretin ile
    gözlerin akmış kopkoyu geceliğin ile
    mıymıntı sanatımın üzerine
    tükürdüğünü yalamaya
    yırttığını çiğnemeye
    çoktan da çok, korkum olmaya

    bütün bunlardan daha
    daha daha nasılsınız
    şüphesiz ki şimdi
    alaycı ve de şaşkınız
    eskiyen bir aşkın ecdadına...
    yalvarıyoruz
    kara ekmek sırasına girmiş
    buz tutmuş camlarında kalbin
    Ali'nin iki paralık plastik topu
    Ayşe'nin ayaklarına dolanası ipi
    ve çekip gitmiş otel odaları
    ve kendini kurtarmaktan aciz kahraman
    sancaklarına dolaşır limanın
    fildişi kulelerden gülerler
    taştan sırtıma güler

    rüya tabirlerine kalır şans

    sende sürüklenirken biz
    aşkın ecdadına...
    işimiz ne sabahın ışıklarında
    beylik hazır cevap sorularda
    misafir oturmasında
    ve sayfa arasına düşülen dipnotlarda
    üzerime üzerime tükürmeye
    renksizliğimize
    dönsen geri
    bir kez de tersime

    sakalları çıkmaz(mış) bu don kişot'un
    geç öğreniyorum
    herkesten biraz daha, ter...
    yorgun şarkılar dönüyor plakta
    ses etmedim
    bastırılmış bir iç savaşın ortasında
    aslında morukların dinleyeceği türden...
    taklit ediyorum büyüleri hiç büyü'mediğim
    ve bozarak ağzımı
    bilgeliğin mi aşkın mı ecdadına
    kırgınlık nedir bilmeyenlere

    otobüs şoförleri tersini söylese de
    felsefe sevmiyor laubaliliği
    gelemez akdenizin sıcağına
    tenin buz tutmuş dehlizlerinde
    ılık bir cinnet gibi etobur
    zeytinyağını sevemez et gibi
    oysa ki çoktan sıraya girilmişti
    korkmamışlar mıydı
    ikinin iki etmediğini görmekten
    ve haşmetli ey koca Platon o kurtlu beyninde
    akıl edemedi hiç, (h)iç huzursuzluğu
    gebe bırakıldığı geceyi
    terleyen ellerinde
    ansiklopedi kokan kafaların
    sinema repliklerine sığınmış yüzlerin merhametinde
    hangi birinizi nerede
    dolup çatlamış yollarımda
    basbayağı ütüsüz işte
    ben hanginizin izinde
    bu fahişe fırtınada

    tatlı uyku
    canım uyku
    en ilkel söz ile
    ölüme gider yalnız
    köpük kokulu uyku
    bazense ter nefes kül
    perdeden sızan ışığın acımasız gözlerime
    zamanı keşfeden kulun öngörüsüz
    savunmasızız uyku
    rüya görmekten aciz
    enkazın ortasındaki huzur
    cahilleştirici öylesine
    yedi uyurlardan birisi olmak
    insanın düşünde
    kör ediyor sözlerim
    pikeler boğazıma
    ezmeye doyamadığım çiçekler
    bileklerime dolanıyor
    kelime karışıyor aklım
    bıçak gibi canım uyku
    en ilkel yalvarış
    gel

    kan/pas/kir içinde sürüklenirken biz
    basitçe-insanca olamamanın ecdadına...
    yazıyor olmanın zehri ile düğümlenmiş
    zehirdeki fevkaladenin
    fevkinde olmaya
    ışığa düşülen dipnotlarda

    yıkıldı yıkılmak üzereyim
    karalanmış bir anıtın önünde
    kendim saçmalıyorum
    şarkılarsa mezar taşım olacak
    tam da sevemediğimiz
    umursamaz orospular gibiyken sen artık
    kadının 'ay' harfi ile(!)
    duymuyorsun değil mi
    şiirde ağız bozulmaz diyorlar
    bir kadından geçiyordum dün
    ben ağzımı öyle daha önce hiç...

    üstü başı kabulleniş
    buram buram obsesiflik
    gırtlaklanası tinerciler ve sağ sol
    karanfil Sokağı'nın bir ilçesi bizim memleket
    kitapevlerinin içindeniz canım
    ton balık kokan salatalarda
    eskitilmiş hatıralarımız
    arabalar ve koca gıcırtılı o kırmızılar
    başka başka ellere çalmış kornalarını
    yeni dostlar bulmaya devam et
    üstü başı 'biz' şehrin
    buram buram ayrılık
    üzerine kurulduğu bataklıklara benziyorum aynada
    kükreyip sel olmuş bir Kemal değilim ki
    medeniyet kurmaya çalışayim çamurda
    gıkım çıkmıyor
    izlemeye doyamadığın filmleri satın alıyorum
    senin gibi kara
    seninle öpüşüyorum sonra
    kendin ile özleştirdiğin kadınla
    ben olmam gereken adam...
    inciniyorum

    ne olurdu insanlar böylesine
    sataşmasaydı ya her şeye
    dedi Mehmet dedi kimbilir kaçıncı kez
    ağlıyordu
    ağlıyordu ben çürüyorken
    bunu da bilemezsiniz siz
    konuşuyordunuz yan masalarda
    ve sen de kimbilir hangi
    kahkahanın ortasında o an nerede
    kırılmış imgeler ile aklım
    içim kadar kalabalık bir şehirde
    dört bir yana parçalanmış sohbetler
    altın oran hesapları kimi
    simyacılar arasında gidip gelen kimi
    heves içinde sürükleniyoruz...
    çarpıtılmış olan her şeyin ecdadına...
    beylik hazır cevap konuşmalarda
    ve sağlıklı besinlerde
    işimiz ne sabahın bir ucunda

    geçmiş
    günahlı ve de kıskanç
    sıçrıyor şimdiye
    söz verilmiş topraklar!
    neredesin

    m.y.b........................
    7 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük