türkiyede zaten ite kaka giden tribün kültürünü, stad seyircisi geleneğini bitirmiştir.
son 5- 6 yıldır sadece parası olanın - ister tv'den, ister stadyumlardan - maç seyredeceği bir oluşumu organize etmeye çalışan kulüpleri ele geçiren rant çeteleri, satılık spor medyası ve devlet bu sefer baltayı fena halde taşa vurdu....
memlekette 76 milyon insan var bunun 10'da biri maça gidip, digitürk alsa, yarısına kart, yarısına forma satsak diye girişilen bakkal hesabı patladı...
neden?
gelir dağılımın hindistandan beter beybiliboyum da ondan.
aç dünya sağlık teşkilatı istatistiklerine bir bak. nüfusun yüzde 60'dan fazlası fert başına günde 2 dolardan daha az gıda harcaması yapabiliyor. afrika ve hindistanla yarışıyoruz... sen bu adamların gene fert başına yıllık 1000 dolar ve üzeri taraftarlık harcaması yapmasını istiyorsun bu ortamda... boykot olmasa bile tutmazdı o iş yetmezmiş gibi beşiktaş ve karşıyaka gibi çok taşaklı taraftar oluşumları başta olmak üzere her camiadan prensipli insanlar "nah" çektiler...
6222 sayılı yasayla stadları nazi almanyasına döndüren çete şimdi bu kartı "stad güvenliği" bahanesiyle kakalamaya çalışıyor.
her maçta stadlarda cumhuriyet savcısı bulunması gerekiyor o yasayla. olay çıkaranın bir daha stada girmemesi için gerekli düzenleme var. kimbilir hangi yandaşa ihale edilen düzenlemeyle bütün stadlara - maliyeti kulüplere yani taraftara ödettirilerek - kamera döşendi... yani passolig olmadan da nefes aldırmazsın eğer istersen.
ama kasımpaşa maçında beşiktaşlı oyuncuya dalan herif bir sonraki iç saha maçında tribündeydi. geçen yıl trabzon fenerbahçe maçında çıkan olaylardan dolayı hapis yada tribün cezası almış kimse yok. trabzonun kulüp olarak da cezası indirilip, iç sahada oynayacağı fenerbahçe maçını gene trabzonda oynaması sağlandı. "geçen sefer öldüremediniz bu sefer yapın!" dercesine. allahtan trabzon camiası bu maçta nispeten sağduyulu davranabildi de kimseye bir şey olmadı (mesele kulüp meselesi değil geçen yıl o maçta insanlar ölebilirdi anlatmaya çalıştığımız bu).
takım tutmayı paralı insanlara has bir imtiyaz yapmanın peşindeki çete bir şekilde yenilecek.
uçuk bir örnek belki ama malcolm glazer'a illet olan manu taraftarı gitti kendi manchester united'ını kurdu. fahiş fiyata uzakdoğulu şirketlere satılan promosyon amaçlı biletler yüzünden united taraftarını oluşturan yoksul sınıflar maça gidemez olmuştu çünkü. korede burger king'de çekilişle dağıtılacak biletler yüzünden manu taraftarı, arsenal taraftarı astronomik paralar ödemektense sağmal inek olmayı reddedip taraftar olarak kalmaya ve başka oluşumlarda yeralmaya karar verdiler. yılların wimbledon fc takımı milton keynes dons diye yeni oluşturulan bir zengin gettosuna yamanmaya çalışılınca taraftarı gitti kulübü aynı isimle gene kurdu...
türkiyede işler bu raddeye gelmese de bu çöküş sürecinde gerçekten futbol seyretmeyi seven insanlar gidip ilçe takımlarından, köklü semt kulüplerine dek çok geniş yelpazede ve çok keyifli motifler barındıran yerel rekabetin peşine düşecektir.
ingiltere yada amerika olaydık passolig boykot dahi edilse "sike sike" yerleşirdi. ingiltere merkezli bakarsak adam bileti sana satamasa japona, koreliye, hong kongluya satıyor. ligin tüm dünyada müşterisi var. amerika için düşünürsek nfl biletini nebraskalı almasa floridalı alır, seattle'lı almasa georgialı alır. senin süper liginden en alt ligine dek devlet dışında (spor toto) sponsorun yok. naklen yayını düzenli yapılan 2 ligini de devletten başka yayınlamaya yanaşan yok (digitürk ve trt)...
bindiğiniz dalı kestiniz...
her maç öncesi link arayan, ayda yılda bir kahvede derbi seyreden, 3 dakkalık özet seyredip 3 sayfa yazılar döşenen tipleri taraftar zannedip gerçek tribüncüyü sikmeye kalktınız...