allahı sadece kuranı kerimle ispatlamaya çalışmak

entry12 galeri
    6.
  1. tanım icap etmekte; allah (c.c) varlığını kuran'ı kerimle ıspat etmeye ve/veya ayetleriyle tanıttırmaya çalışmaktır.

    --spoiler--
    evvela ateist arkadaşlarımıza, kardeşlerimize ithafen bu yazıyı üşenmeden tam tamına 1,30 saattir yazıyorum. çeşitli araştırmalarımdan ileri gelen ciddi bir kompozisyondur.
    --spoiler--

    --spoiler--
    inkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Enbiya 30-
    yaklaşık 15 milyar yıl önce gökteki yıldızlar yoktu, aslında gök te yoktu.
    varlığa çıkan bütün bu şeyler başlangıçta bir ateş topuydu
    sonra, bir şey oldu!!!
    bir patlamanın içinder herşey aniden gelişmeye baladı
    işte bu şekilde başladı varlığın i, var olmanın ilk anları...
    buna "big bang (büyük patlama) diyoruz
    20. yüzyılın başlarında bilim adamları evrenin ezeden beri var olduğunu düşünüyorlardı, yani madde enerjisinin sonsuz olduğu düşüncesi hâkimdi. Bu modele zamanla değişmeyen model deniyordu. Çünkü bu evren modeline göre; sonsuza kadar kalan bu evren değişmiyordu evren “zamanla değişmeyendi”. Son yüzyılda ise bu model delillerle çökertildi. Hepinizin bildiği gibi, gözlemler sonucunda artık biliyoruz ki; evren 12-15 milyar yıl önce başladı. ilk delilimiz ise evrenin genişliyor olmasıydı. Araştırmacılar evrenin hep var olduğuna ve olacağına inanmak istedi: “sonsuz”. Ancak galaksilerin birbirinden uzaklaşması gösteriyordu ki; bir zamanlar bir aradaydılar. Yani bir şey onları hareke sürüklemişti: “evrenin bir başlangıcı vardı”. Bugün buna bing bang teroisi diyoruz. Evet bu ilk olarak 1929’da edwin Hubble tarafından keşfedildi, ve evrenin bir başlangıcının olduğunu ilk kanıtıydı. Evrenin başlangıcının olduğunun ikinci kanıtı ise “kozmik mikrodalga arkaplan ışımasıdır”. Kozmik mikrodalga arkaplan ışımasının keşfi, evrenin sonsuz olduğuna inanmak isteyen insanlar için şok edici bir “deilidi.” Bir bang’i savunanlar kazanmıştı. Evrenin kökeni hakkında ki son delili ise ışık elementlerinin göreceli çokluğudur. Artık çok net bir şekilde evrenin başlangıcı görünüyor, bilim adamları bunu kabul ettiler. Aslında einstein’ın geliştridiği genel görelilik eşitliği, evrenin başlangıcının da içeriyordu. Einstein bunu geliştirirken, eşitlikler gösteriyordu ki; evrenin bir başlangıcının olması ve genişliyor olması gerekiyordu. Einstein bundan hoşlanmamıştı. Kozmolojik sabite denilen bişey ekledi; sonra faketti ki, öyle değilmiş. Evrenin genişlediğini fark ettiğinde ise kozmolojik sabiteyi bir kenara bırakıp bunun bilim kariyerinde ki büyük bir hata olduğunu söylüyordu. Big bang modeli 20. yüzyılın başlarında ilk sunulduğunda bilim camiasında büyük şüpheyle karşılandı. Çünkü bu camia biliyordu ki, big bang ibr bşalangıca bir YARATICI’a yani birine işaret ediyordu.

    “Hiç kendinize evrenin nereden geldiğini sordunuz mu?
    Neden hiçbir şey yerine bir şey var?
    Tipik olarak ateistler evrenin sonsuz ve sebepsiz olduğu söylüyordu.
    Örneğin bertrant russel ünlü ateist, radyodaki programında diyordu ki; evren var ve hepsi bu!!!
    Ama astro-fiziksel deliller gösterir ki; evren var olmaya “başladı”, büyük bir patlamayla yani “bing bang” ile 15 milyar yıl önce evet evren nereden geldi? Hiçbir şey yerine neden evren var? Evreni varlık haline getiren bir neden olmalı?

    Argümanımızı şu şekilde özetleyebiliriz:
    Birinci öncül: var olmaya başlayan her şeyin bir nedeni vardır.
    ikincisi: evren var olmaya başladı.
    Üçüncüsü. Bu yüzden evrenin bir nedeni vardır.
    Tanrı anlamına gelmiyor bu neden, isa da değil, Allah değil (sadece bir neden) bu yüzden başka bir soru daha sormamız gerekir: “ bu nedenin doğası nedir?”
    Bu nedenin konseptik analizi sonucunda yani ciddi düşündükten sonra…
    Bazı “şaşırtıcı” sonuçlara varıyoruz.
    Kaostan, bir düzenin çıkabilmesine ihtimal veremiyorum. Buradan bir prensip var, tanrı bana gizemli gibi gelse de, “varlık mucizesinin” tek açıklaması neden hiçbir şey yerine bir şey var” –Alan sandage (sizing up the cosmos sayfa 69) kitabında yazmış
    Peki tanrı var, ama o zaman şu soruyu sorarım: Tanrı nereden geldi? Bu sorunun cevabının hiç alamadım! Diyordu ünlü bir ateist.
    Bir açıklamanın olması durumunda, o açıklamanın açıklamasına ihtiyacın olmaz.
    Evet açıklamanın, açıklaması olmaz. Aksi takdirde açıklamanın da açıklaması ve onun da açıklaması gerekir. Tanrı “uncaused causer” yani yaratılışı olmayan arkasında bir neden bulunmayan varlıktır. Böyle olmak zorundadır.
    Bu böyle sonsuza kadar gider ama bir noktada sebepsiz bir neden gereklidir.
    Aksi takdirde hiçbir şey bugün var olmazdı
    Basit bir itiraz geliyor ateistlerden hatırlayacaksınız; termodinamiğin birinci yasası…
    Bu itiraz konusunda komik olan şey şu; bu yapılan tanrı’nın varlığına karşı yapılmıyor aslında, bu itiraz evrenin kökeni yani bing bang’a yapılan bir itirazdır.
    Bing bang teorisinin yanlış olduğunu gösterecektir sadece. Çünkü big bang’a göre bütün madde ve enerji hatta zaman ve boşluk bile bing bang sırasında ortaya çıkmıştır ve bu yüzden sonsuz değillerdir, yani big bang öncesinde yoktular… yani eğer bu termodinamiği iddia edenler haklı olsalardı, big bang’e inanan bütün modern kozmologlar termodinamik yasasıyle çelişiyor olurlardı. Neden???

    Bir diğer delil –hassas ayar-
    89+118123 162+13258- vb vb
    Bu satırları iyi okuyunuz; bu numaram kütle gibi, elektronun ağırlığı gibi, kuarkın ağırlığı gibi, çekim kuvveti ya da elektro manyetik gibi, bunları ve diğer parametreleri tanımlayan yaklaşık 20 sayı, dünyamızın özellikleri… ancak hiç kimse bu sayıların eden bu şekilde belli değerlere sahip olduğunu bilmiyor. Evet, “ kimin umurunda” diyebilirsiniz. Elektronun kütlesini birz biraz değiştirebileceğinizi sanırsınız, fark eder mi? Mesela diğer güç kuvvetlerinin hepsi önemli, değişken atom altı parçalar.. bu fiziğin altında yatan en uzun listelerden biridir, ve yaşam oluşabilmesi için “öncelik” görevi görür. Eğer bu şeyler çok ufak bir değişikliğe uğrasalar, hayat oluşamayacaktı.
    -bu çok şaşırtıcı bir bulgu…
    Ama doğru ve bütün bilim insanları da bunu kabul ederler. Bernard carr diye bir kozmolog var çok ünlü olan evrendeki fizik sayılarının işleyişi üzerine çalışıyor. Doğa yasalarını çok hassas bir şekilde, kompleks hayatın var olabilmesi için ayarlandığını söylüyor… ve ekliyor; bunun şans eseri olma ihtimali aşırı derecede düşük. Böyle bir hassas ayar en azından bir yapımcıyı gösterir, diyor. Açın araştırın komplekslik pramidi denen bir şey var bu ve bu pir pramid de evrenin yapısını oluşum seviyelerini görebilirsiniz. Praidin en altta atomları meydana getiren kuarklar ve atomların moleküller, moleküllerin de yaşayan hücreleri meydana getirdiğini görüyoruz. Sonra da organizmalar ve en sonda da sahip olduğumuz beyne ve bilince ulaşıyoruz.

    2. kısım
    O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır (c.c) haşr 24
    Evet, buradaki analiz gösterir ki, evren ancak “akıllı bir yaratıcı” tarafından “yoktan” var edilebilir bu birincisi.
    ikinci olarak evren matematiksel bir şekilde anlaşılabilir ama metametik bir şeye “sebep” olmaz.
    Newton’un yasaları ne olacağını hesaplar, ancak bir hareket oluşturmaz.
    Bir çok kitapta da görüldüğü gibi, çok yapılan bir hata var; metamatik evreni yaratmış gibi, ama 2+2=4 etse de bu benim cebime 4 lira” koymaz. Bir şey yaratmaz.
    Dikkatinizi veriniz;
    Yapan Allah değil kendi kendine işleyen bir “tesadüf mekanizması dediler…
    Yapan Allah değil, uzaylılar olabilir dediler…
    Ünlü bir Ateist lafları aynen şöyledir;
    Şu şekilde olmuş ta olabilir, çok önceleri evrenin bir yerinde bir uygarlık evrildi, darwinci ifadelerle, çok yüksek teknolojiyle hayatı tasarladı, ve belki de bu gezegene ilk tohumu attılar.
    Bu bir ihtimal, ilginç bir ihtimal ve sanırım bunun için kanıt bulmak ta muhtemel, eğer detaylara bakarsanız, biyokimya, moleküler biyoloji mesela, varsa bir tasarımcının imzasını bulabilirsiniz.
    Bir tasarımcıyı kabul edebiliyor ama tanrı olamaz diyor?? Bu ne lahana bu ne perhiz?
    Buda ismi lazım değil başka bir ünlü ateistten.
    ilginçtir ama, canlılığın yine tesadüfler sonucu kristallerin üzerinde meydana geldiğini iddia edenler de var…
    Soru; Cansızların dünyasından hücre yaşamına nasıl geldik?
    Cevap;Popüler bir teoriye göre, hayat kristaller üzerine başlamış olabilir.
    Moleküller kristallerin üstünde şekilleniyor ve u da daha kompleks hale geliyor.
    Ama kristallerin bir güzel yanı da şu ki; “şimdi” ve “sonra”lar için hatalar söz konusu… “mutasyonlar”. Ve bu da doğal seçilime giden yolu açıyor.
    Soru;
    Ama bir noktadan önce yaşayan hiçbir şey yok. Ve sonra yaşam ortaya çıktı bu nasıl oldu?
    Cevap; dedim ya, ben bu şekilde basit bir şeyden kompleks bir yapıya geçişi normal görüyorum.
    Soru; ben de görüyorum ama nasıl olur da bir çamurdan, yaşayan bir hücre çıkar, bunu soruyorum.
    Cevap;
    Dedim işte sana, bir kere daha söyleyeyim. Dediğim gibi kristallerin üstünde oldu?
    Soru; sana göre kristallerin üstünde oldu.?
    Cevap; Kristallerin üzerinde olması en azından bir hipotez.

    Ve eski ateist Anthony flew onlar gibi düşünmedi, gördüğü akıllı tasarımdan sonra tanrı’nın varlığını kabul etti. Zincirlerini kırmıştı. Yeniliğe açıktı. Bu kompleks yapılar tesadüfler sonucu olamazdı. Ya da ateist arkadalar tesadüf kelimesini anlamadığımızı sanmasınlar diye şöyle diyeyim; bu kompleks yapıların bir zeka ürün olduğunu söylüyordu…
    New york üniversitesinde flew fikrini değiştirdi. Şimdi artık evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanıyor…

    Flew- “.elde ettiğimiz sonuçlar, bana bir zeka ürünüymüş gibi göründü.”
    Ateist arkadaşlar bir sözüm olacak fikirlerinizin esiri olmayın ve inkarcı tutumunuzdan vazgeçin, bu da allah’ın kelamını anlamaktan geçer, bizim bundan maddi ne çıkarımız olabilir!
    Alak (15) hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), o yalancı, günahkâr alından (perçemden) yakalarız.
    Bakın bu ayet bizi uyarırken bir mucizeden de bahsediyor!! “Onu alnından yakalarız” diyor Ne demek bu? insan alnında ne var ki ne?
    Bence bu çok önemli, çünkü başımızın ön tarafının (alnın) hemen arkasında; beynimizin ön lobu bulunmaktadır. Beynin ön lobu bir yönetici konumunda bilişsel yapıya sahiptir. Burası duygu kontrol merkezidir, kişiliğimizin belirlendiği yer… ön lon; vücudun hareketlerinden, problem çözmeden, hafızadan, “dil” den, doğallıktan, dürtülerin kontrolüne kadar ,ayrıca sosyal ve cinsel davranışlardan da sorumlu bölgedir. Bu gerçekten önemli. Bu yüzden Allah-ü teali (c.c) alak:15 de inanmayanların yalanlarının günahkar alınlarından perçemlerin den derken neyi kastediyor sizce?? Yalan atan günahkar alınlar…!!!
    Bir kere daha düşün! Felsefi düşünmekten korkma! “felsefe öldü” diyor Hawking… hayır felsefe hayatımızın her alanında…
    Peki buna ne dersiniz; “bilimden başka bir doğru yoktu.” Duydunuz mu bunu daha önce? Üniversiteye gittiğinizde duyacaksınız… peki bu iddiaya baktığımızda gördüğümüz problem nedir?
    -Nedir?
    -Bilim
    -ney?
    Bu bilimsel bir iddia değil evet. Yani basitçe bunun bilimsel bir doğru olduğunu söyleyebilir miyiz? Laboratuvar bunu deneyle ispatlayabilir misiniz? Hayır laboratuvar da bunu ispatlayamazsın, bu felsefi bir iddiadır. Genelde unutulan şey şudur “felsefe olmadan bilim de yapamazsınız”. Bilim, felsefe üzerine bina edilmiştir ve asıl problem bilim insanlarının kötü bir felsefeci olduklarıdır. Bir makale vardı yakın zamanlarda yayınlanan araştırabilirsiniz ve ismi de şu “bilim, bilim insanlarının yaptıkları şeyi söylemez” “bilim, bilim insanlarını yaptıkları şeyi söylemez.” Burada bilim adamının elindeki veriyi dünya görüşüne göre yorumlaması devreye girer. Bütün datalar (veriler) yorumlanmalıdır. Bu da felsefeyi ve düşünmeyi gerektirir. Hiçbir zaman ham data sana cevabı vermez, onu yorumlaman gerekir. Okuduğumuz gazeteleri bile felsefe olmadan anlayamazsınız. Kutsal kitabımızı da felsefe olmadan anlayamazsınız, hiçbir şeyi anlayamazsınız. Oturup bir yerde kötülüğün var olup olmadığını düşünüp te felsefe yapmayı kastetmiyorum. Benim dediğim felsefe mantık ile düşünme ile, ve etik ile, doğrudan alakalı.. bir şeyi yorumlarken buna ihtiyacın var işte…

    Felsefe yapmaktan korkmayın !

    Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. –maide 74-
    --spoiler--
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük