türban

entry927 galeri video3
    14.
  1. türban konusunda yazı yazmamak için çok tuttum kendimi. biliyorum ki bu yazım zamanın ötesine gidecek.. belki bir sürü insan bana küfredecek. dinsizlikle kafirlikle suçlanacağım. ama peki bunlar benim umurumda mı?

    asla...

    türban konusunda yoruma başlamadan önce, ne tür bir sorunla karşılaştığımızı ortaya koyalım.

    türban bir laiklik sorunudur ve bütün laik devletlerde bu konuyu ilgilendiren sorunlar hukukçuların yetki alanındadır. bu sorunları din adamlarının söylediği şekilde çözen toplumlar ise laik değil teokratik toplumlardır.

    ülkemizde türban ile ilgili kesinleşmiş yargı kararları bulunmaktadır. elbette yargı kararları da eleştirilebilir ama değiştirilene kadar bu kararlar geçerlidir. başını kapatamadığını ifade edip ülkesini Hristiyanların topluluğu ab'nin insan hakları mahkemesine şikayet eden kişiler bu mekanizmadan da gereken cevabı almışlardır.

    derler ki;

    ''türban kişinin yaşam biçimi, allahın kendisine yapmasını emrettiği bir vecibedir ve bu vecibeyi yerine getirmesini kimse engelleyemez''

    peki öyleyse namaz kılmak da bir müslümanın dini yükümlülüğü. bugün türbana izin verirsek yarın ''ders saatlerini namaz vakitlerine göre ayarlayalım'' taleplerine ne cevap vereceğiz. bugün türbana izin verirsek yarın inançları gereği kara çarşafa girmiş kızlara ne diyeceğiz?

    türban takan bir kız öncelikle şunu düşünmelidir. ben ne yapıyorum? bu din benim hakkımda ne yorumlar getirmiş, bana nasıl bir yaşam öngörmüş?

    işte kurandan kadınlar hakkında iki yorum;

    ''Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler. itaat dairesinden çıkmalarından korktuğunuz kadınlara nasihat edin, yatağınızı ayırın, hafifçe dövün...(Nisa, 34)''

    ''Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tarlalarınızdır. Tarlanızı istediğiniz gibi kullanınız. (Bakara, 223)''

    evet gerçekten bakara 223 te görüldüğü gibi, islam dini kadınlar için çocuk yetiştiren ekin tarlalarından daha yüksek bir mertebeyi uygun görmemiştir.. arap peygamberi muhammed'in hadislerinde ise bu ifadelerden çok daha kırıcıları mevcut olmakta ve örneğin kadınlar için;

    ''Kadınlar arasında saliha kadın, yüz tane siyah karga arasında alaca bir kargaya benzer''

    ''Uğursuzluk üç şeyde vardır: karıda, evde ve atda''

    ''Namazı (bozan) şeyler köpek, eşek, domuz ve kadın\'dır'' (bknz: sahih-i buhari muhtasarı)

    denmektedir.

    her ne kadar ''cennet annelerin ayakları altındadır'' gibi veciz bir sözü söylemiş olsa da bu muhammed'in kadına yüksek bir değer biçtiği anlamına gelmez. çünkü kendisi bu konuda örneğin ''cennet kadınların ayakları altındadır'' değil ve fakat ''cennet annelerin ayakları altındadır'' demiştir. annelik kurumuna saygının yeryüzündeki en ilkel topluluklarda -ve dahi hayvanlarda- bile var olduğunu dikkate alacak olursak bu sözler çokta fazla bir anlam içermemektedir.

    kadınların yeryüzündeki vazifelerini, kocasının hizmetini görmek, çocuk doğurmak ve bakmak, serkeşlik etmemek, kocasının izni olmadan dışarı çıkmamak vb. gibi hükümlerle belirleyen bir dinin genç yaşta kızların erkeklerle birlikte okula gitmesini, yüksek tahsil yapmasını, dışarıda çalışmasını, kendi ayakları üzerinde durmasını kabul etmeyeceği kesindir. nitekim osmanlı da kızlar 1922 yılına kadar yüksek öğretime alınmamıştır..

    peki bütün bu yaygara neden koparılıyor? neden kafasına türbanı geçirerek islamiyetin kadınlar hakkındaki olumsuz hükümlerini kabul eden bir bayan, bütün bu gerçekleri benden çok daha iyi bildiği halde üniversiteye o haliyle girebilmek için devlete isyan ediyor? amaç belli; şeriat...

    yazımın son kısmını sayıları gittikçe azalan başı açık kadınlarımız için yazıyorum.

    türbanlı zihniyet sizin yemek yediğiniz, içki içtiğiniz ortamlarda rahatlıkla bulunabiliyor, siz mayonuzla denize girerken, onlar sizin yanınızda giyinik durabiliyor, sizin kaldığınız otellerde siz erkek arkadaşlarınızla havuza girerken kimse onları da bu şekilde davranmaya zorlamıyor. peki aynı şeyleri siz onlara ait mekanlarda yapabiliyor musunuz? helal(!) otellerinde, helal(!) restaurantlarında, erkek arkadaşlarınızla havuza girip, şarabınızı yudumluyabiliyor musunuz? onların çok olduğu sahillerde korkmadan mayonuzla denize girebiliyor musunuz? peki yaşam alanınızın kısıtlandığının farkında değil misiniz?

    ey kadınlar!! bütün bu gerçekleri göze alıyorsanız takın türbanı. eğer bir adamın 4. karısı olmayı, kocanız size 3 kere boş ol dedikten sonra sokağa atılabileceğinizi, mirastan erkek kardeşinizin yarısı kadar pay almayı kabul ediyorsanız takın türbanı...

    söylenecek çok şey var fakat hepsini yazmaya ne imkanım ne de zamanım müsait. ben her türlü sorunla karşılaştığımızda yapmamız gerektiği gibi bu sorunda da atatürk'ü referans almamızın doğru olacağı kanısını taşıyorum;

    ''Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştamal veya buna benzer bir şeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır. (1 Eylül 1925)''
    38 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük