--spoiler--
evet, iskenderiye kütüphanesini yok edişleri, hypatia'yı recmetmeleri akıllarda en derin izler bırakan sahnelerdi ancak bu filmde bir de davus karakteri vardı ki, üzerine en büyük yorumların yapılabileceği, en "tehlikeli" insan tipi olan karakterdi. halkımızın %60'ını yansıttığı için diğerlerinin aksine ben bu yazımda davus'u yazacağım. ha unutmadan, davus için sempatik bir yazı yazmıyorum, sonu sürpriz olmasın.
düşünün, kölesiniz. yalnız farklı inançlara sahipler diye yanınızdaki köle arkadaşlarınızın kırbaçlandığı bir ortam. onları savunursanız daha kötü bir ceza alıyorsunuz. efendinize göre "cinsiyetsiz"siniz, yanınızda soyunabilir, size emirler yağdırabilir. konuşmaya çekindiğiniz bir ortam. işte davus böyle bir köle.
sonra bir gün karşısındaki hristiyan ona gerçek "mucize"yi göstereceğini söylüyor. ekmeklerini fakirlere dağıtıyor. "merhamet"i, "yardım"ı hissediyor. gerçek mucize bu çocuk için hangisidir a dostlar? kendini bir köleden yüce hissettiği an mıdır? yoksa dünya'nın dönüş ekseni midir?
sanırım filmi izleyen herkes davus'un kütüphane yakılırken hristiyanlara karşı savaşacağını, o kılıcı meczuba saplayacağını düşünmüştür. ama beklenmeyeni yaptı ve puta saldırdı o kılıçla. kendi elleriyle yok etti kütüphaneyi. özgürlük hissini daha mucizevi buldu çünkü.
ve sırf bu özgürlük hissini kaybetmemek için kendine denilenleri harfiyen yaptı. sorgulamayı bıraktı. çıkarlarına göre dünya düz bile olabilirdi davus için.
--spoiler--
şimdi davus'un türkiye'deki şubesi hamza abi'ye dönelim.
düşünün, fakir bir ailede yetişmişsiniz. leş gibi kokan bir sokağın leş gibi kokan bir okulunda öğrenim görüyorsunuz. arkadaşınız diğerlerinden farklı bir şey söylerse ceza alıyor. eğer onu savunursanız "avukatı mısın" yaftası yiyerek safdışı bırakılıyorsunuz. öğreniminizi bitiriyorsunuz. çok istisna değilseniz o ortamda garson, çırak, hamal vesaire oluyorsunuz. üstleriniz veya efendileriniz size emirler yağdırabilir, üst tabaka insanlar size sadece çalıştığınız iş sebebiyle uzak davranabilir. konuşmaya çekindiğiniz bir ortam yani. işte hamza abi de böyle bir 21. yüzyıl kölesi.
sonra bir gün karşısına bir adam çıkıyor hamza abeyin, "gel mübarek gel" diyor. adama ilk defa "adam" gibi davranıyor. "merhamet"i, "yardım"ı hissediyor. bu adam oturup neyi düşünecek şimdi a dostlar? "siyaset"i mi, "eğitim"i mi?
kendini ilk defa bir şeyin parçası gibi hissediyor hamza abey. ilk defa söz hakkının olduğunu hissediyor davus gibi.
o yüzden en tehlikeli insan türüdür hamza abey. bu sistemde "bilmeden" değil, "bile bile" hizmet eder sırf o ezilmişliğin acısıyla onu ezmeyenlere. "inandığı" şeyin çıkarı için "kütüphane" de yakar yanlış olduğunu bile bile.