Şimdi herşey hazır, bir tek eksiğim var kırmızı.
Bir türlü tamamlanamayan tamamlandıkça eksik kalan kırmızı.
Pirinç işlemeli bir aynada kırıldı yüzümün diğer yarısı.
Herkes uyuyordu.
Yüzümün yarısı benim, yüzümün yarısıyla hep yarım öyküler anlatırım.
Peki sen, yarım dudaklı bir kadını öpmek ister misin?
Bir dilenci gibi yalvarıyorum yine de yanıt vermiyor aynalar.
Dur bir nefes alayım, ve senin sevdiğin kadın olayım.
Yanlış bu sözcükler.
Yanlış bu dokunuşlar.
Yanlış bu anlaşılma isteği.
Bir sokaktan, kendiminkine nasıl geçmeliyim, sınırlarımı böyle yitirmişken?
inan bıktım bu sözcüklerden; karanlık, gece, çocukluğum, korku, yeni sevgilim.
Afrika, çilek tanrıçalar ve çalan telefon zillerinden bıktım.
Bir de kırmızı rujdan.
Kendi fotoğrafına gülümseyen, kendi içkisinde boğulan, kendi annesinin celladıyım.
Buyum işte, başka türlü nefes alamam.
Çocuk da doğuramam.
Hadi nefes al..