oldukça karmaşık, çetrefilli ve nasıl bir sonuca ulaşacağı da belirsiz bir süreç.
askerimiz eskisi gibi üçer beşer şehit olmuyor, doğru. ama nasıl oldu bu? ne şekilde sağlandı? kürtlerin pkkya desteğini kesmesi şeklinde mi oldu?
maalesef hayır. çözüm süreci en başından beridir imralı canisi ile akp kurmayları ve hakan fidan gibi akp tarafından kollanan devlet adamları tarafından yürütülüyor. öcalanın kürtler üzerinde nüfuzu var halen bile. ama yattığı cezaevinden pkkya sözünü bir dereceye kadar geçirebilir. öcalan kendinden başkasını düşünmeyen, dağdayken "tc'nin yönetim sorunu var. ben kürtlere istemedikleri şeyleri de yaptırırım ama tc bunu halkına yaptıramaz. lider yok onlarda" diye kibirli kibirli konuşan, ama türkiye tarafından ele geçirilince de "devlete hizmete hazırım, ne isterseniz yaparım" diye inleyen bir itin teki. kendi canını kurtarmak için yapmayacağı bir şey yok. pkk bunu bilmiyor mu? elbette biliyor. bu yüzden de bir noktaya kadar öcalanın sözüne uyuyor, uymadığı noktada da öcalanı kendine uyduruyor.
öcalanın kişisel çıkarları, öcalanın söylemlerinde birincil etken. pkk ise işine geldiği zaman abdullah öcalanı önder kabul ederken, işine gelmediği zaman rahatlıkla öcalanın devletin elinde tutsak olmasını bahane ederek öcalanın söylemlerinden soyutlayabiliyor kendini. yani çözüm sürecinde hükümetin en önemli muhatabının çözüm sürecinin kilit aktörü olan pkk üzerindeki söz geçirebilirliği en hafif tabirle sınırlı.
öte yandan kürtler, bazı haklı taleplerinin pkk tarafından rahatlıkla örgütün iç yüzünü kamufle etmek için kullanılabildiğinin, manipüle edilebildiklerinin farkında bile değiller. şu son kobane eylemleri bile bunu ispatlar nitelikte. pkk ve kritik dönemlerde pkknın sözcülüğünü yapmaktan çekinmeyen bdp/hdp; sadece ve sadece kendi argümanlarını, kendi taleplerini hükümete kabul ettirebilmek için onlarca vatandaşın ölmesi pahasına sokağa çıkma kararı aldı. kimse kobanedeki sivillerin ölümünü bahane olarak saymasın. kobaneye gelene kadar daha pek çok kürt kasabası ele geçirilmiş, kürtler yine katledilmişlerdi. o zamanki sükunet, bu günkü tabloya neden yansımadı? meselenin kürt sivillerle o kadar da alakalı olmadığı o kadar açık ki. kobane pkk ve suriye kürtleri açısından oldukça stratejik bir öneme sahip. pkk koridor açılmasını istiyor, ancak pkknın elini kolunu sallaya sallaya bizim sınırımızdan oraya geçmesi de türkiye açısından pek kabul edilebilir gibi bir şey değil.
peki bunca olay çıkarmanın, bunca kişinin ölümünün kürtlere ne faydası oldu? ama öcalan bunun cevabını veriyor zaten:
ilgili videoda 12:15'ten itibaren dinlerseniz, öcalan orada liderliğin öneminden bahsederken, aslında farkında olmadan kürtleri aşağılayabiliyor. kendisini adeta kendi kendini yönetmekten aciz bir kitlenin çobanı olarak gösterebiliyor. bu adam mı kürtlere sahip çıkacak? bu adamın yetiştirdiği insanlar mı kürtlere sahip çıkacak?
öte yandan sürecin diğer tarafına, türk tarafına baktığımdaysa daha derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum. süreci tam gaz destekleyenlerin çoğunun akpli olmasını geçtim, bu insanların çoğunun en temel argümanı "eskisi gibi üçer beşer şehit vermiyoruz, daha ne olsun?" oluyor. elbette şehit vermemek hepimiz için güzel bir haber. ancak bunun karşılığında neler veriliyor? mesele bu. ve bu konuda sürece destek verdiğini söyleyen türklerin maalesef söyleyebilecek fazla bir şeyleri olamıyor. sadece "elbette biz de taviz vereceğiz, onlar da. başka türlü nasıl çözülür bu sorun?" gibi muğlak bir ifade alabiliyorsunuz ağızlarından.
halbuki çözüm sürecinin en kritik sorusu "bu süreç başlatılmalı mı?" değil, "bu süreçte kimler aktif rol oynamalı" da değil. en kritik soru "nasıl?" olmalıydı. ama ne sürece destek verenler, ne de süreci yok sayanlar bu soruya odaklanmıyorlar bile. pkk ile nasıl uzlaşılacak? pkkdan kopuk, devletin elindeki bir öcalanın pkkya söz geçirmesi nasıl sağlanacak? pkknın manipülasyonuna her an açık olan yüz binlerce pkk sempatizanını devlet nasıl kontrol altına alacak? yahu her şeyi bir kenara bırakın, bu sürecin sonunda kürtlerin bağımsızlığı mı, özerkliği mi yoksa mevcut sistemde yapılan ufak reformlarla aynı bayrak altında devam etmek mi var? bu sorunun cevabı bile belirsiz. erdoğanın söylemlerine bakılırsa 3. seçenek dışında bir sonuç görünmüyor. ama kürt kanadından gelen cevap ezici çoğunlukla 1. ve 2. seçenekler arasında değişiyor. böyle bir durumda nasıl bir uzlaşma zemini aranacak?
şehit vermiyoruz. iyi güzel ama yukarıda bahsettiğim nasılların cevabı doğru verilmediği vakit, bu sürecin sonunda şimdiye kadarkinden çok daha fazla şehit de verebiliriz allah korusun. çünkü bu süreçle birlikte pkk türkiyede çok büyük bir güç kazandı. her şey bir tarafa, devletle açık açık masaya oturur hale gelmeleri bile pkk'nın terör örgütü olduğu algısını önemli şekilde değiştirdi. öte yandan metropollerdeki, üniversitelerdeki pkk sempatizanları, sürece zarar gelmesin korkusu sebebiyle verilen tavizlerden çokça yararlandılar. şimdi çok daha organizeler ve eğer çözüm süreci başarısızlıkla sonuçlanacak olursa bu adamların ülkeyi cehenneme çevirmeyeceklerinin en ufak bir garantisi yok.
başka bir tehlike de, milliyetçi kesimin bu sürece duyduğu öfkenin günden güne artması. çok değil, 2-3 sene öncesine kadar "pkknın ülkeye verdiği zarar, jitemin ve derin devletin verdiği zarardan çok çok daha az ve haklı" diyecek kadar süreci destekleyen adamlar, şimdi kürtlere karşı alenen ırkçı ithamlarda bulunmaktan, onları yermekten geri durmuyorlar.
kısacası toplum, iki zıt kutba doğru adım adım savruluyor. hükümetin bu noktada topluma müdahaleleri ise ya yarım ağızlı birlik çağrılarından ya da alenen kutuplaşmayı artıracak cinsten oluyor.
allah sonumuzu hayır etsin ama bu süreç elimizde patlayacakmış gibi geliyor. yukarıda saydıklarım, sürecin benim algıma göre ne kadar da büyük bir çıkmazı beraberinde getirdiğini gösteriyor zaten. elbette bizim bilmediğimiz nice şey var. elbette devletin tek muhatabı öcalan değil, pkk ile de gayet sağlıklı bir iletişim kurulabiliyor. ancak her iki tarafın da birbirine güvensizliği ortada. öte yandan kaydedilen ilerleme de ortada. kürtlerin gündelik hayatına ne kadar etkisi oldu bu sürecin? anadilde eğitim mi verildi? kürtçe resmi dil mi kabul edildi? belediyeler daha özerk bir hale mi getirildi? ne oldu? belli ki kürtlerin ne istedikleriyle çok da ilgili değil bu süreç. daha çok pkk ve onun siyasi kanadının taleplerine göre şekilleniyor. böyle bir süreçte akpnin önde gelenlerinin stratejisi nedir? bunları neden halkla açık açık paylaşamıyorlar?
sorulacak daha çok soru var ama ne süreci destekleyenler, ne de reddedenler; ne kürtler ne türkler, ne türk milliyetçileri ne de kürt milliyetçileri bu soruların cevabını almak için fazla ısrarcı olmuyorlar. onlar daha çok birbirlerine diş bilemekle meşguller.