hep verilen örnek vardır hani : evrenin işleyişi öyle muazzam ki saat gibi tıkır tıkır. saati yapan bir saatçi varsa, evreni de yaratan bir mimar/tanrı vardır. fakat saat durunca yahut bozulunca saatçi gider, çarkları değiştirir, pil takar, ne bileyim cam çerçeve değiştirir. üstelik, bilmediğimiz her olayda bir tanrı yaratırken, güneş'e, ateşe tapmaktan hayali bir tanrıya geçiş yapmışız. ama olayın arkasındaki çarkın düzenine bakma gereği duymamışız, çünkü allahın işine karışılmaz, takdiri ilahi. oysa güneşin yaratıcı olmadığı, suların dalgalanmasının tanrı işi değil ayın çekim kuvveti olduğu ta ne zaman anlaşıldı. biz buradayken suretimizin fizandan görülmesinin hayal olduğu zamanlarda gavur icadı televizyonun yahut 3gli telefonların hayal olduğu, kutuplardaki buzulların erimesinden amerika'dan getirilen domateslere kadar hiçbir şeyi bilmediğimiz dönemlerde elimizdeki tek şey, sümer efsaneleri, mısır efsaneleri, ibrani efsaneleri, gök tanrı efsaneleri. amazondaki o kabileye göster bakalım tetrisi, radyoyu, gramofonu ne yapacak. taptığı yıldızın aslında atmosfer denilen fanusun dışındaki büyük bir taş parçası olduğunu nasıl anlatabilirsin?
acaba nasıl işliyor bu saat? başka yaşam türleri var mı acaba evrenin derinliklerinde, bir yosun veya bir tek hücreli, yahut frekansını algılayamadığımız sesleri köpeklerin duyması gibi "gözle görülmeyen" başka bir gelişmiş zeka türü var mı acaba?
ya da boşver abi bütün bunları. bir kere gelmişsin dünyaya, tadını çıkarmaya bak. ya da anlamsız geliyorsa her şey, çekil köşene takıl kafana göre.
illa uçan spagetti canavarına inanmana gerek yok, gerçek veya değil.