gecenin şiiri

entry13505 galeri video104 ses19
    2160.
  1. Nur yüzlü tebessümler bırakıp da yurduma
    Bazen rüzgâr olursun burçlarında gecenin
    Öteyi omuzlayıp gelir bazen de rüzgâr
    Başımdaki dumanı dağıtır gözlerinle
    Züleyhayı Yusufa götürürken atlılar

    Bak işte, tohum şimdi rüyada, derindedir
    Bir dua mahşerinin sonsuz mihverindedir
    Avucundan taşıyor kevser dolu bir sebil
    Merhamet ki, o leylî saçlarında uyuyan
    Son derin aynasıdır tenhayı bilenlerin
    Yüreğimde ay gizli, sinemde bir karanfil
    Bense yine bir nehir, şeb-i yelda ve mahrum
    Bazen de bir cellâdın simsiyah ellerinde
    Eski bir bahçıvanın korkularına mahkûm

    Bak işte, bir gözyaşı damlası, boynu bükük
    Bir ayna sırlarını döküyor toprağına
    Kendi karanlığına gömülüyor sönen mum
    Bak işte, uyandırdı gelişin ağaçları
    Her yaprakta o mahzun düşlerimin oyası
    Özsuyunda sen varsın çiçeklerin; her düşte
    Kapılar, pencereler sana vurgun, bak işte

    Sus ve yürü; ruhumun sarayıdır otağın
    Gizli bir şehzadenin sırrında kaybol ve sus
    Bilsen ki, sultanlığın, tahtındadır bu çağın
    Hüzün ki, ne girift bir dünyadır sana mahsus
    Bak yine ayağına kapandı köleler; sus
    Doğunun o efsunlu harabelerinde mi
    Kayıp cennetlerini aradın da mevsimin
    Ki her gece yıldızlar saatleri kırdılar
    Akrebini zincire vurup sonbaharında
    Yelkovandan kederin hesabını sordular

    Sen şimdi ne kadar da Züleyhasın ki öyle
    Beyaz bir gül taşırsın avuçlarında her an
    Rüyalarında bile senin için ağlayan
    Parmağının ucunda bir Yusuf görüyorsun
    Öteden sıradağlar geliyor sevda ile
    Denizler senindir al; umudu denizlerin
    Körpe bir nergis olup düşünce eşiğine
    Ruhumun kumruları, kardelenleri, senin

    Sustuğunda, kelime yangını, cümle kışı
    Konuş; suyu ısınsın buz tutan çeşmelerin
    Durduğunda duraklar mutlu; yollar çaresiz
    Yürü; ayak bastığın kara parçalarında
    Irmaklar gökyüzüne akıyor ardınsıra
    Kımıldayan yokuşta, uğuldayan inişte
    Yolcular izlerini soruyorlar, bak işte

    Bozkırdaki sureti kayboldu bir çobanın
    Bir vadiye akmanın eşiğindedir zaman
    Bir ney bulup üflesem gözlerine bakarak
    Kamış kül, ses kıvılcım, boşlukta bir yanardağ
    Anlayamıyor muyum kirpiğinde bulutlar
    Avare kuşlar gibi benim göğümü arar
    Yalnızlığı gül kokan benim bahçelerimde
    Rengârenk bir kelebek oluyor bakışların
    Anlayamıyor muyum, en gizemli şarkılar
    Dudakların ruhuma dokunduğunda çalar

    Gece aydınlığında bir devin kalbindesin
    Bir hayalden kalan her muamması ömrümün
    Senin duygularında çözülüyor ansızın
    Yüzünle buluşuyor yüzümün çizgileri
    Yankısını sesinde arıyor çığlıklarım
    içimde kum saati, ne ileri, ne geri

    Bulunur belki bir gün bir şehirde bir sokak
    Bir ev, sessiz bir oda, her köşesinde bahar
    Öyle mağrur ki zaman yeniden doğmak için
    Bir kadın bir cihangir istiyor kaderinden
    Bir adam, kucağında güneş, ay ve yıldızlar
    Kâinatın o sonsuz, o esrarlı yerinde
    Bak işte, tarihini arıyor ellerinde

    Nurullah Genç
    0 ...