Ortadoğu bataklığına birileri tarafından sürüklenmiş ve bu maceradan nasıl sağ çıkacağı milletini çeşitli kaygılara sürüklemiştir.
Gazeteci Soner Yalçın'ın anlatımıyla... :
Tarih: 22 Ocak 1946.
Komela adlı Kürt örgütü, Kuzey irandaki Mahabad Çarçıra Meydanında Mahabad Kürdistan Cumhuriyeti ilan etti.
Bu yeni ülkenin arkasında Sovyetler Birliği vardı.
Kızıl Ordu 9 Mayıs 1946da irandan çekilince iran Ordusu 17 Aralıkta Mahabada girerek Kürt devletini yıktı.
iran, Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed, Başbakan Hacı Baba Şeyh, Savunma Bakanı Hüseyin Han gibi yöneticileri yeni cumhuriyetin ilan edildiği Çarçıra Meydanında idam etti.
Irak ise Şeyh Ahmet Barzaniyi hapsetti; işbirlikçi iddiasıyla ordusundaki kimi subayları idam etti. Molla Barzani Sovyetlere kaçarak canını kurtardı.
Peki
Türkiyenin burnunun dibinde bunlar yaşanırken Türkiyedeki Kürtler isyana kalkıştı mı?
Hayır!
Sesleri bile çıkmadı.
Niye?
Yazacağım
Devam edeyim
Tarih: 16 Mart 1988.
Irak-iran Savaşı sürerken, Saddam Kuzey Irakta Kürtlerin yaşadığı Halepçeye sekiz MiG-23 uçağından zehirli bombalar attırdı. Çoğunluğu bebek olan beş binden fazla insanın hayatını kaybettiği açıklandı. Gazeteci Ramazan Öztürkün çektiği fotoğraflar yürekleri dağladı. Peki
Halepçe katliamının ardından Türkiyedeki Kürtler ayaklandı mı?
Kürtler, 1991de ABDye güvenip Kuzey Irakta ayaklandı. isyanı bastıran Irak Ordusundan kaçan Kürtler Türkiyeye sığındı.
Peki
Kuzey Irakta yaşanan vahşet üzerine Türkiyedeki Kürtler ayaklandı mı?
Hayır! Sesleri bile çıkmadı.
Niye?
Evet, dün Irakta, iranda, Suriyede olanlar için sesleri çıkmayan Türkiyedeki Kürtler bugün neden Türk Bayrağını yakıyor?
Yanıtını bulmak zorundayız. Ki
Tehlikenin farkında olalım.
Bataklık politikası
Bugün
IŞiD, Kürtleri öldürüyor mu?
Evet.
Bu katliamı nerede yapıyor?
Kuzey Irakta yapıyor; Kuzey Suriyede yapıyor.
Peki
Kürtler Türkiyedeki tüm şehirlerde niye ayakta?
Bakınız
Dün Ortadoğuda Kürtler ezilirken, vahşete uğrarken ve Türkiyedeki Kürtler sessiz kalırken bugün aynı Kürtler neden isyanda?
Yanıtı basit: Çünkü
Türkiye dün Ortadoğu belasından uzaktı.
Savaşın, ateşin-barutun ne olduğunu yaşayarak öğrenen Mustafa Kemalin siyasi dehası Türkiyeyi, Ortadoğu bataklığına sokmadı.
Ya bugün?
Yeni Osmanlı hayaliyle Türkiyeyi bugün Ortadoğu kan gölüne sokan Erdoğan-Davutoğlu yaşanılanların tek sorumlusu değil mi?
Sokaktaki Kürt diyor ki, Erdoğan-Davutoğlu IŞiDi destekliyor!
Yalan mı? Erdoğan-Davutoğlu elini Ortadoğuya sokup karıştırmadı mı?
Irakta, iranda, Suriyede dün olanlar bizim içişlerimiz değildi; oysa bugün Ortadoğuda yaşanılanlar artık yanı başımızda.
Türkiyeyi kanlı bir Ortadoğu ülkesi haline kim getirdi; Erdoğan-Davutoğlu ikilisi değil mi?
Bu zavallı ikili, Mustafa Kemalin komşular arasındaki itilaflara katılmama prensibinin ne anlama geldiğini bugün anlamış mıdır?
Hiç sanmam.
Türkiye dış politikasının temelini oluşturan, yurtta barış dünyada barış ilkesinin bugün ne anlama geldiğini anlamış mıdırlar?
Hiç sanmam.
Piyonlar kendilerini hep kahraman sanır!
Ne yazık ki, Ortadoğunun kanını Türkiyeye bulaştırdılar.
Kanı temizlemek hiç kolay olmayacak.
Sadece Kürtler değil
Yarın dinciler de ayaklanacak!
Unuttunuz mu; bomba yüklü araçların infilak ettirilmesiyle 2003te istanbulun kana bulanmasını? Dinci El Kaide terörü sonucu 59 yurttaşımız ölmüş, 700 kişi yaralanmıştı
Bugün
IŞiDe karşı olan Kürt, Türkiyeyi yakıyor.
Yarın
Aldığı destek ve yardımlar kesilince Erdoğan-Davutoğlu ikilisine kızan IŞiD Türkiyeyi yakacaktır. Zaten saklamıyorlar: Türkiye haçlı seferlerinde yer almasının bedelini ağır ödeyecektir diyorlar!
Türkiye haritasının üzerine el bombaları konulan bir görselle yayınlanan tehdit mesajında, Türkiye bu savaşa islam Devletinin karşısında girerse, güvenli kalır zannetmesin. Türkiyenin içinde islam Devletinin binlerce uyuyan hücreleri vardır. Bizim cevabımız çok sert gelecektir denildi.
Türkiye yanıyor.
Erdoğan-Davutoğlu seyrediyor.
Artık yönetme kabiliyetini elden kaçırdılar; ülkeyi yönetemiyorlar.
Ah güzel Türkiye
Ne yazık ki böylesine acınası Erdoğan-Davutoğlu çifti eline kaldın
* * * *
NOT: Prof. Dr. Kemal Üçüncü ve akademisyenler bu köşede 1 Ekim 2014 tarihli Ayn el Arap başlıklı yazımla ilgili bildiri yayımladılar. Özetle şöyle:
TARiH: 15 Haziran 2014.
IŞiD, yüzde 70ini Avşar Türkmenlerinin oluşturduğu Türkçe konuşulan Telafere girdi.
Öncesi
Ve sonrasında
Telafer Telafer diyen birilerini duydunuz mu?
Dün Telafere sessiz kalanlar bugün Kobane diye neden feryat ediyor?
Oysa ki insan hakları söz konusu olduğunda esas olan iNSANdır. Din, dil, milliyet, mezhep, bölge, cinsel ve siyasal tercihler, felsefi kanaatler değerlendirme dışıdır.
Sana göre insan hakları, bana göre insan hakları olmaz.
Türk basınının büyük bir kısmı, dünya kamuoyu, insan hakları çevreleri maalesef ki bu çatışmalarda söz konusu Türkmenler olunca politik tercih ve tutumlarıyla sınıfta kaldılar.
Ayn el Arap kasabası Birleşmiş Milletlere üye olan ve toprakları bu statüye tabi olan Suriye ismindeki bir devletin mülkiyeti altındadır. Başka ulusların toprak bütünlüğüne saygı göstermeden hukuk ve adaleti savunamayız!
Binlerce yıldır aynı coğrafyayı kaderi, kültürü, inancı paylaştığımız, akrabalarımızın, emperyalizmin Ortadoğudaki oyunlarında heba olmasına gönlümüz razı değildir. Aramızdaki hukuku, insan hakları ve adalet temelli olarak tayin etmenin imkan ve şartları mevcuttur.
Keşkesiz, amasız insan dışında her türlü sıfata kör; şiddeti lanetleyen bir insan hakları çağrısına sonuna kadar katılıyoruz