deniz, yusuf, hüseyin...
üç fidan koparıldılar topragın bagrından.. ayın altısıydı.gün hızır ile ilyas peygamberlerin kavustugu gündü..kardeslik, barıs ve beraberligin yasandıgı gün..ama onlar dinlemediler..ne nuh dediler ne de ''peygamber''..ücünü de havada kaparak cıkarmıslardı sanki koguslarından.deniz postallarını baglayamamıs, yusuf arkadaslarını son kez görememis, hüseyin ayakkabılarını bile giyememisti.
...ilk deniz i cıkardılar sehpaya..''giymesem olmaz mı?'' dedi beyaz kefeni.''prosedür böyle.'' dedi müdür.
prangaları hala ayagındaydı..anahtarı bulamamıslar acılmaz halde..''böyle asalım!'' dedi öteki.olmaz dediler bulundu getirildi anahtar, acıldı zincirler.ve görevini yerine getirdi cellatlar.son sözüydü ''halkların kardesligi'' gecenin sessiz karanlıgına haykırarak...
...sıra yusuf'taydı..duydum dedi sessizce..deniz'in sesini duydum..sonra o geldi sehpaya..mektupları hala cebindeydi..birini vermediler akrabalarına..ötekisi teslim edildi babasına..cıktı sehpanın üzerine ve o da yoldası gibi haykırdı sessizlige: ''yasasın devrimciler !'' diye..onu da uzattılar usulca deniz'in yanına..
...hüseyin'i getirdiler odadan..dedeyi...agırbaslıydı herzaman ki gibi.sessiz ve sakin..yavasca cıktı sehpaya..ve ölüme son kez oyun oynayıp son sözünü boynunu ipe gecirmeden söyledi..sonra basını gecirip yaglı urgandan kendisi tekmeledi sehpayı..onu da getirdiler yanına yoldaslarının..
mezarlıga gelince yan yana gömülmeleri engellendi..''neden?'' dedi baba cemil gezmiş..''neden? yoksa yeni bir eylem yaparlar diye mi korkuyorsunuz?''.yatırmadılar yan yana üç fidanı..ayrı kalmadılar ama birbirlerinden..coktan beraberler di digerleri gibi..ilerde bir yerde yatıyordu ulaş..baska bir yerde mahir, sinan, hüdai..
cok sevdikleri devrim yolunda düstüler...bütün bir halk biliyordu onların sucsuz olduklarını ama ne care...