pkk nın elinde esir olan türk askerleri

entry164 galeri video1
    115.
  1. her şeyden önce bir an evvel yurt sınırları içerisine sağ salim alınması gereken mehmetçiklerdir. belki de bu yazıya başlarken en çok zorlandığım yer tanım yapabilmek oldu. bir tanımdan çok temenni ifade eden bu cümle eminim ki her duyarlı Türk Vatandaşı'nın ortak dileğidir.

    Şimdi, konu hakkında, herkesin yaptığı gibi ben de bir kaç cümle sarfetmek istiyorum. öncelikle, şunu görüyorum ki herkes pek doğal olarak terörü lanetliyor ve bir an önce pkk'nın bölücü ve terörist faaliyetlerinin sona ermesini istiyor. ancak 8 askerimizin bir şekilde bu terörist grubun elinde olması konusunda nedense pek çok kafadan çeşitli sesler çıkıyor. elbette çok sesli bir yönetim şekliyle yönetilen bir ülkede serbestçe fikir beyan edebilmek kadar adil bir şey göremiyorum. lakin bazı şeylere kayıtsız da kalamıyorum.

    bazı arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi bir çatışmada ya da savaşta esir düşmek askeri mahkemelerce suç olarak tayin edilmiştir. ayrıca bu durum kati kanunlarla belirtilmiş ve kabul edilebilir olacağı durumlar belirlenmiştir. bu şekliyle yani sadece dışarıdan ve yalın haliyle baktığımızda askerlerimizin orada rehin olarak bulunmaması gerekiyor diyebiliriz.

    bir de, bu şekilde düşünen arkadaşlarımıza tepki gösterip "sana ne ulan sana mı soracaktı? sen orda mıydın?" şeklinde sorular yönelten arkadaşlarımız var. düşününce orada tam olarak ne olup ne bittiğini bilmeden, askerlerimizin ne şartlarda karşılık verdiğini bilmeden, rehin alınmaları konusunda ahkam kesmek çok yanlıştır.

    şimdi bu iki gruba da ayrı ayrı cevap vermek istiyorum;
    savaşta, bir düşman ülkenin askerleri tarafından esir alınmak ile gerilla tipi mücadele veren terörist bir grup tarafından alıkonulmak arasında dağlar kadar fark vardır. bunun yanı sıra askeri kanunnamedeki esaret ile ilgili bölümler dikkat edilirse rütbeli askerler içindir. sadece 3-5 aydır eline aldığı uzun namlulu silah ile dağlarda perişan şekilde dolaşan 20 yaşındaki gençler için değil. ha elbette o üniformayı giyen herkes Türk Ordusunun bir neferidir diyebilirsiniz. ancak asker dediğiniz zaman bu hayat biçimini kendine tek doğru olarak seçmiş, küçük yaşlardan bu yana o disiplin ile eğitilmiş, aktif görev sürecinde ülke çıkar ve geleceğini tehlikeye atmadan en iyi şekilde gururlu bir ifa sergileyecek ordu mensupları gelmelidir akıllara. yani anlayacağınız her rütbeli de asker olamaz.

    ayrıca olayın gerçekleşme şekli ile kimse bir yorumda bulunmamış ki bence en önemli husus da budur. olay intikalde bulunan bir askeri birliğe pusu kurulması ile başlıyor. mardin'de ya da tunceli'de ya da hakkari'de darboğazlardan hiç reyolar içinde geçeniniz oldu mu bilmiyorum ama inanın bana saat 00:30'da, far bezleriyle karartılmış aydınlatma eşliğinde ancak bir kamyonun geçebileceği kadar geniş olan yollarda lastik izleri üstünden gitmek çok güvenilir bir şey değil. o kadar karanlıktır ki oralar, arkanızdan titanic geçse görmezsiniz! bunun yanı sıra olay akşamı ağır bir sis çöktüğü de belirtilmektedir. askeri jargonda "hakim" olarak geçen bölgelere yerleşmiş olan terörist grup konvoyun ortasındaki aracı hedef alarak havaya uçuruyor. eminim atıp tutan arkadaşlarımız hemen silaha sarılıp anında 2-3 tanesini indirmiştir. ama inanın öyle olmuyor. nerdeysen orda kalıyorsun, kıpırdayamazsın, elini bile götüremezsin kurma koluna. tecrübeli birliklerin tepki süresi elbette kısadır. ancak o akşam ne yazık ki çok da tecrübeli bir birlik geçmiyordu o yoldan. ilk şoku daha atlatamadan nerden çıktığını bile bilmedikleri yüzlerce mermi yağdı o çocukların üstüne. dağlarda pusu kuran ve eylem gerçekleştiren teröristler eğitimli ve örgütün en iyi adamlarıdır. işlerini bilirler yani. kimse sanmasın ki biz burada askeri eğitim yaparken onlar da dağlarda aerobik çalışıyorlar ya da sanat tarihi okuyorlar! ortadaki araç her zaman ilk hedeftir. böylelikle birlik ikiye ayrılır. ayrıca köprü havaya uçurulduğu için bağlantı tamamen koparılmıştır. bunun yanı sıra hakimde oldukları için pusuya düşen birliğin hedef görüşü sıfırdır. sis olmasa bile, gece olmasa bile sıfıra yakındır. ama yine de saatlerce karşı koymuşlar. peki neden sonra rehin alınmış olabilir bu gencecik çocuklar? ne kadar mühimmat olabilir ki yanlarında? daha ne kadar karşı koyabilirler ki? belki de cephaneleri bittiği için karşı ateş açamadıklarından teslim ol çağrısında bulundu bölücüler... bunu şimdilik kimse bilemez. ne olursa olsun rehin düşmüş olmaları o çocukları vatan haini yapmaz! oraya gidip, o kamyonlara binip, o silahı eline alıp dağa çıkmış kimse hain olarak nitelendirilmemelidir. rehin düştüler diye kimse onlara başka gözle bakmamalı. inanın haftalarca birlikte sigara içip mevzide saatlerce ağır ateş altında karşılık verdiğin adamın küt diye düşmesi akıllardan silinen bir manzara değil.

    gelelim "ben olsam teslim olmazdım, o bayrak altında fotoğraf çektirmezdim" diyenlere ateş püskürenlere. "orda mıydın lan sen?" diyenlere. çok güzel empati kurabilmeniz, nasıl şartlar altında alıkonulduklarını düşünmeniz, belki de fotoğrafı çeken götoşun arkasında 40 tane eli silahlı adam olduğunu düşünmeniz. ancak bir de bunu söyleyenler tarafından empati kursanız? yıllardır bu ülkenin her karış toprağında kan döktü bu örgüt. ne analar ağlattılar, ne ocaklar yıktılar, ülkeye ne zararlar verdiler. binlerce şehit verdik, bir o kadar masum insan öldü. hem ekonomik hem de siyasi olarak gerilettiler. hiç bitmeyecekmiş gibi duran eylemlerine her seferinde bir yenisini ekliyorlar ve artık gerçekten de kimsenin tahammülü kalmadı. eminim "rehin alınmak kabul edilebilir değil, ben olsaydım ölmeyi tercih ederdim." diyenler arasında dediklerini yapabilecek olanlar vardır. bir de bunu düşünün derim.
    4 ...