bitiş dediğimiz şey mecburidir ilişkilerede. yani eğer bitecekse, zaten seyirci kalmaktır tek yapılabilecek. bitmeye niyet etmişse ilişki*, birinci çabada biraz uzatmayı, ikinci çbada uzatmanın ne kadar manasız olduğunu görmeyi sağlar, hala denenecek güç kalmışsa geri kalanlarında da imkazsılığını suratına suratına vurur insanın.
biriyle tanışırsınız mesela. kalp yorgundur ve bundan sonra sadece öylesine şeylerledir işi. aşık olmayı, birne tutulup kalmayı -en azından şimdilik- düşünmemektedir. o bildik adımlar atılır, telefonlar alınır, mesajlaşmalar başlar, güzel şeyler söylenmeye ya da ima edilmeye devam edilirken bir halt edersiniz. "ben bu ilişkiye ciddi bakmıyorum"u karşıdakine öyle bir dille ve öyle bir şekilde ifade edersiniz ki, aslında sürekli ortalarda, yanınızda olsun istemeye başladığınız, ortadan kayboluverir. önceleri çok koymayacakmış gibi gelir, ama öyle büyür öyle büyür ki her geçen gün içinizde, artık onu dışarı atacak haliniz kalmamıştır. bir kaç atak yapar toparlamaya uğraşırsınız ama giden çoktan gitmiştir ve hem de öyle uzağa gitmiştir ki ömrünüzce yürüseniz varamazsınız. o büyümeye devam eder, siz acı çekmeye ve özlemeye...
ama yolu yoktur. şemsiye açılmamaktadır, ve artık bunun davası yapılamamaktadır...