...küçükken her gün seni severdim.'' diye bitti mektubu. ayağa kalktım. çıplak oturduğum için deri koltuğa yapışan götüm sızlıyordu. iştahıma söverek mutfağa yürüdüm. bir bardak aldım sonra geri koydum. nası bardaktı lan o öyle. iğrenç. suyumu içip buzdolabına yöneldim. buz dolabının kapağına elimi tam attığım anda bir daha susadım, gidip bir bardak aldım. sonra onu geri koydum. diyorum ya nası bardaktı lan o öyle. iğrenç. suyumu içtim. tekrar
buzdolabına yöneldim ve buzdolabının kapağını açtım. işte olan her şey o anda olmuştu.
kapağı açtığım anda üzerime bir kadın atladı. isminin hatice olduğu aşikar olan bu kadın beni öpmeye başladı ben ise şaşkınlık ile susamışlık arasında bir yerlerde onun öpücüklerine karşılık veriyordum. kim olduğunu bilmediğim bu hatice beni hunharca öpüyor. adeta dudakları ile dudaklarımı yiyordu. pipim hafiften kalkmış, saçlarım ise dökülmeye başlamıştı. en sonunda haticenin kafasına pipimle vurmak suretiyle onu durdurdum. ''ne yapıyorsun be kadın! '' dedim. '' buzdolabı açık yarım saattir. nası elektrik girdi lan. Faturayı sen mi ödüyosun?'' dedim. bu tavrım sayesinde bir kez daha kuul olmuştum. hatice hemen buzdolabını kapağını kapadı. akıllı kız olduğu her yerinden belliydi. ''ismin ne senin yavruk? '' dedim seksi bir şekilde. '' hatice...'' dedi utanarak. neye utanıyorsa. neyse sonuç olarak bir kez daha buzdolabından üstüme atlayan bir kızın ismini doğru tahmin etmiştim. kendimle gurur duydum. susamıştım.
bir su içmek üzere buzdolabına yöneldim. giderken götümü kıvırtıyordum. bu durum beni çok üzse de ne zaman buzdolabından üstüme atlayan bir kızla öpüşüp susasam, su içmeye kıvırtarak gidiyorum. bir bardak aldım sonra geri koydum. nası bardaktı lan o öyle. iğrenç. suyumu içtikten sonra hatice'ye nereden geldiğini sordum. geçen gün marketten aldığım orkid marka prezervatifin yanında hediye olarak geldiğini söyledi. prezervatifimi buzdolabına koyarken o da arada kaynamış demek ki. bana ''senin için çok önemli bir görevim var solgun! '' dedi. pezevenk. sen kimsin lan dedim. sonra da merakıma yenik düşüp görevin ne olduğunu sordum. hatice'nin gözlerinde yaman bir bakış vardı. bakışlarından anladığım kadarıyla hatice çok gizli bir tarikatın olduğu bir binada başka bir çok gizli tarikat için bilgi topluyormuş. ancak anladığımı belli etmedim. hatice bana görevi anlatmak için soyunduğu sırada kapı çaldı. ona hemen buzdolabına gir dedim. çünkü gelen kuşkusuz en yakın arkadaşım kırmızı bayrak idi. kapıya yöneldim. hatice dur dedi. o seni öldürmek için gelen bir casus. dedim siktir git hatice. gelen kırmızı bayrak. hatice de: '' ben de onu diyorum. eğer kapıyı açarsan kırmızı bayrak seni öldürecek! '' hatice'nin bu söyledikleri beni adeta şüpheye düşürmüştüm. şüpheye düşmüştüm. fuck. hatice'nin dediği şeyi doğruluğundan emin olmak için göz rengim ne lan dedim. ve görmesin diye elimle pipime siper ettim. ''kahverengi'' dedi. bilmişti. hatice yalan söylemiyordu. pek şimdi ne yapacaktım? kapıyı açacak ve en yakın arkadaşımı mı yalayacak, yoksa buzdolabından çıkan bu prezervatif hediyesine mi güvenecektim?
böyle durumlarda yapılabilecek en mantıklı şeyi yaptım. tuvalete gidip kafamı klozete soktum. ancak hatice'nin bana seslenmesiyle kendime geldim. kapı ise hala çalıyordu. acık bekle dimi ibne. neyse. gidip kapıyı açtım. tabiki gelen kırmızı bayrak idi. hemen birbirimizi yaladık ve birbirimize kafa attık. onun kafası daha kalın olduğu için benim kafam acıdı. sonra bir anda popo çatalını gördüm. orada bir bıçak vardı. ''olamaz, olamaz, olamaz! '' diye 3 kez bağırdım. bugüne kadar en yakın arkadaşım dediğim çocuk bana suikast düzenlemeye gelmişti, daha da kötüsü onun çatalını görmüştüm. iğrenç. hemen haticeee diye bağırdım. hatice koşarak geldi ve o sırada osurdum. kırmız bayrak'a kafa atan hatice'de kırmızı bayrak'ın kalın kafasından nasibini almıştı. oracıkta bayılan hatice'nin yerine ben dövüşmeliydim. kırmızı bayrak hemen poposundaki bıçağı çıkardı ve bana doğru sallamaya başladı. her şey tamamdı. benden daha güçlü, daha kıllı ve daha kalın kafalı olabilirdi ama ben incirli bebesiydim. bir incirli bebesi demirden korkmaz, yoksa trene binmezdi. bir incirli bebesine çekilen bıçak incirli bebesi önünde saygıyla eğilir. kırmızı bayrak besbelli ki bunu unutmuştu. bıçağı elinden aldığım gibi kulağına tükürdüm. sağ kulağıyla sol kulağı arasındaki basınç farkı yüzünden sendeleyen ex en yakın arkadaşıma son darbeyi ise ağlayarak indirdim. prezervatif'in içinden çıkan bir kız yüzünden en yakın arkadaşımı kaybetmiştim. kırmızı bayrak öldükten sonra canlı canlı doğradık. parçalarının bir kısmı ile pide yaptırdık, bir kısmını da bitki büyüsün diye saksıya döktük. bu kadar olaydan sonra elbette susamıştım. mutfağa gittim. bir bardak aldım sonra geri koydum. nası bardaktı lan o öyle. iğrenç.