Güzel bir pazar sabahı,uykumu iyice alıp istediğim saatte uyanmak istiyordum. Ardından karadeniz manzaralı balkonda kahvaltı yapmak. Ancak garip bir sese uyanmıştım o gün. Bir bağırış,bir çığlık,bir veryansın. Ama anlayamıyordum ne olduğunu. Bir akıl hastası mı bir kötü haber mi,neydi? Kapıya doğru yaklaştığımda biri telefonda "dün gece öldü,şimdi verdik biz de haberi" diyordu. Meğer kötü haber gelmiş yan komşuya. Çıkıp çıkmama konusunda kararsız kaldım. Daha 3 hafta olmuştu bu binaya taşınalı. Yanda kim oturuyor ölen kimdi hiç bilmiyordum. Çekingen de bir yapım vardı. Bir an gücümü toplayıp çıktım kapıdan. Zili çalıp içeri girdim. Evde cenaze sessizliği vardı.. Hani şu bağırışın,göz yaşının ve haber etme telaşesinin olduğu sessizlik. Kimseyi tanımıyordum,dedim ya. Salondaki yaşlı teyzenin elini öpüp başsağlığı diledim. Erkekler balkondaydı. Zaten 3 kişi vardı. Yağmur yağıyordu.. Karadeniz iklimine uygun o yağmur. Hava esiyordu. Balkondakilerden biri sigara içiyordu. Rüzgarda sigara közü harlanıyor,duman dağılıyordu. Gençlerden birinin gözleri yaşlıydı.. Üşüyordu ama daha cok içi titriyordu. Selam verip başımız sağolsun dedim. Öylece duruyorduk balkonda. Yağmur yağıyordu hala. Ardından odaya geçildi. O genç kendini tutuyordu. Yemek teklifine de çay ısrarına da aldırış etmedi. Bana bir şeyler getirdiklerinde "sen ye de ben de yiyeyim" dedim. Tanımadığı için biraz da,istemeye istemeye bir dilim kaşar ile salatalık aldı. Karnım çok açtı,yemeye başladım ben. Ama o iki dilimin arkadaşın ağzında çoğaldığını hissettim. Bir yerde bana "abi senin annen baban sağ mı?" dedi. Çok garip bir soruydu o an için bu. Şükür ve utangaçlık karışımı bir tonda "sağ" dedim. Yemeği utana sıkıla yiyordum ama karnım da acıkmıştı. Pencereyi açtı.. Öylece yağmuru izliyordu. Birden sela okunmaya başladı. Ve babasının adını duyunca hıçkıra hıçkıra ağladı.. O tutulan göz yaşları tıpkı yağmur taneleri gibi bardaktan boşalırcasına akıyordu.. Zaman geçtikçe yakınları da gelmeye başlamıştı eve. Ev kalabalik olunca ben de müsade istedim. Cenaze evin önüne geldiğinde dışarı çıktım ve duaya amin dedim. Utandığımdan bir arabaya binip de cenaze namazına gidemedim. Akşam ise mevlüde katıldım. Tekrardan başsağlığı dileyip ayrıldım. 2 gün sonra ise memleketinden dönen ev arkadaşımla gittik bu kez. Artık herkes daha sakindi. Konular farklılaşmıştı. Cenaze günü ağlayanlar çığlık atanlar tekrardan dünya telaşına dalmışlardı. O sabah evde gördüğüm insanlar yine normal yaşantısına dönmüşlerdi. Ölen ölmüştü.. Giden gitmişti.. O sabahki çığlıklar da apartman boşluğuna düşüp kaybolmuştu..