sözlük yazarlarının itirafları

entry163128 galeri video563 ses32
    108853.
  1. -songül, evladım. gel bak seval teyzenin oğlu var burada. beraber oynayin hadi.

    bu cumle ile tanismistim songülle, 1994 yaziydi.. okullar tatil olmuştu. songül'de babaannesinin yani mahallemizin hayriye teyzesinin yanına tatile gelmişti. annesi haftada iki defa songül'e bakmaya gelir, diger günlerde ise songül babaannesiyle evde kalirdi. songül yabancı bir mahallede olduğu için oyun arkadasi olarak hayriye teyze beni seçmişti. çünkü ben seval'in oğluydum ve bu da benim icin iyi bir referansti...

    songül yan odadan cikti. bana bakti ve kosarak yanima geldi.

    -benim adim songül.

    5 yasindaydim. songül ise 6. yani birine aşk beslemek icin en ideal yastaydim. çünkü aşkın, en az bizim o an ki masumlugumuz gibi bir duygu olması gerekir. neyse.. zaten elim ayagim dolastigi icin aklima ilk gelen cümleyi söyledim.

    +top var bende
    -ihihi oynayalim o zaman
    +tamam

    ve oynamaya basladik. o andan itibaren songül'le gecirdigim her dakika bitmesini istemedigim zaman dilimlerine dönüştü. günler geçtikçe songül'e duydugum his oldukça cogaldi. artik her animin onunla gecmesini istiyordum. çocukça hislerle tabi. boyle boyle 3 ay gecti..

    bir gun hayriye teyze ile annemin, songül'un anne ve babasi hakkinda konuştuklarını duydum. babasini polisler alip götürmüşler ve 1-2 gun karakolde tutmuslardi sanirim. tam hatirlayamiyorum. ama hatirladigim net birşey var. songül'ün o an ki yüzü. bir köşeye cekilmis üzgün üzgün oturuyordu. yanına gittim.

    +noldu?
    -hic birşey
    +niye üzgünsün?
    -... babam annemi yine dövmüş.

    birsey soyleyemedim. zaten cocuk aklimla ne soyleyebilirdim ki. sadece songül'u üzdü diye, babasini hayalimde, izlediğim o bruce lee filmlerindeki taekwando tekniğiyle yerden yere carptigumi düşünüyordum. sonra biraz neselenmesi icin mahalleye cikip oynamayi teklif ettim. tamam dedi ve trenini aldi, sokaga ciktik. mahallemizde ufak bir set gibi duvar vardır ve asagi dogru uzanan 4 metrelik bir uçurum. songül trenini o setin üstünde sürmeye basladi. oynuyorduk beraber ama o halâ üzgündü. o anda ne düşündüyse sinirlenmis olmali ki treni setin üstünde hizlica surmeye basladi ve trenin arka vagonlarindan biri koptu. kopan vagon o ucurumdan asagi düşecekken songül çocukluğundan beklenmeyecek bir çeviklikle vagonu yakaladı fakat bu seferde diğer elinle tuttuğu trenin diger bütün kisimlari elinden kayip ucuruma düştü. bir vagonu kurtarmak isterken tüm treni artik asagida, incir agaclarinin arasına karismisti ve elindeki tek vagon bir ise yaramazdi.. bu songül'u iyice sinirlendirdi ve aglayarak eve gitti. ben ise yine hic birşey demeden arkasindan baka kaldim..

    ertesi sabah babamdan her gün aldigim 5 bin lira harcligim ile bakkala gidiyordum ( 6 sifir atilmamisti tabi ) o zamanlar bizim mahallede yasitim cocuklar eski oyuncaklarini satarlardi. düşünürdüm oyuncaklarini nasil satabiliyorlar diye. oyuncaklarini satmak, anılarını satmaktir bir anlamda...

    köşede oyuncaklarini satan nedim'i gördüm. nedim, 8 yasinda, ufak tefek sarisin bir cocuktu. ne satiyor diye göz ucuyla bakarken oyuncaklarin arasinda tren gördüm. hemen sordum.

    +bu ne kadar
    -6 bin lira
    +bende 5 bin lira var. bin lirasini yarin versem sana bu treni bana verir misin?
    -olmaz
    +neden
    -olmaz dedik. 6 bin lira vercen
    +ya yarin getircem iste
    -vermiyorum. Siktir git.

    birden nedim'in üstüne atladim. tuttum yakasından

    +bana bak lan! bu treni bana vereceksin. al sana 5 bin lira, bin lirasini yarin getircem. yoksa doverim seni piç!
    -abime soylucem ühühü
    +söyle

    böylece treni aldim ve hayriye teyzenin evine gittim. kapi kapaliydi. normalde hep acik olurdu. caldim, ses yok. eve gittim bende. yarim saat sonrs tekrar gittim, kapi yine kapaliydi. yine caldim, yine ses yok. bekledim bende. bir kac saat sonra tekrar gittim. bu sefer kapi acikti. treni arkama sakladim. büyük bir sevincle songül'ü cagirdim. hayriye teyze cikti

    +hayriye teyze, songül disari gelebilir mi?
    -songül gitti evladim
    +nereye?
    -evine gitti. annesi bu sabah geldi songül'u aldi ve gittiler.
    +evleri nerede ki?
    -taa karsida. uzakta yani.
    +gelmicek mi peki?
    -gelmicek.
    +hiç mi?

    "hiç mi?" sorusu aslinda biten umudumdan kalan son bir haykiris gibi cikmisti agzimdan. "hiç mi?" diye isyan etmistim. öyle sessiz bir isyandi ki bu, kimse duymamisti. elimde trenle öylece kala kaldim. bu ayrilik, su an ki yasamima kadar devam eden tüm ayriliklarimin baslangici olmustu sanirim. ve tüm ayriliklarimin öznel tarihini de şekillendirmisti. hayatimdan giden ilk kadin songül'du. son da olmayacakti. bunu o günlerde bilmiyordum. bir müddet gelir diye bekledim. her yaz songül'ün gelmesi umudunu icimde yasatiyordum. bir kaç yaz geçtikten sonra umudunu iyice yitirdim. okuduğum bir kitabin ismi gibi, bu yaz ayriligin ilk yazi oldu. aslina bakarsaniz benim için her yaz ayriligin ilk yazi oldu...

    biliyor musunuz, o günden sonra songül gerçekten gelmedi. hem de hiç gelmedi...
    9 ...