bir zamanlar kötü geçen bir hasattan sonra şikayet eden bir çiftçi vardı: tanrı hava durumunu kontrol etmeme izin verse her şey daha iyi olurdu, çünkü besbelli kendisi çiftçilik hakkında pek bir şey bilmiyor.
bu doğrudur! tanrı bir çiftçi değil ki nereden bilecek?
tanrı ona dedi ki: bir yıl boyunca havanın kontrolünü sana bırakacağım; ne istersen dile, bu dileğin hemen yerine gelecek.
tanrı eskiden böyle şeyler yapardı. sonra bundan sıkıldı.
zavallı adam çok mutlu oldu ve hemen dedi ki, şimdi güneş istiyorum, ve güneş çıktı. sonra dedi ki, yağmur yağsın, ve yağdı. tüm bir sene boyunca önce güneş açtı ve sonra yağmur yağdı. mahsul büyüdükçe büyüdü, izlemesi bile zevkliydi. şimdi tanrı havanın nasıl kontrol edileceğini öğreniyor, dedi gururla çiftçi. mahsul hiç bu kadar çok, hiç bu kadar yemyeşil olmamıştı.
sıra hasada geldi. çiftçi buğdayı kesmeye koyuldu, ama yüreğine indi. başakların içleri bomboştu. tanrı gelip ona sordu: nasıl mahsulün?
adam şikayet etti: kötü, efendim, çok kötü.
peki sen havayı kontrol etmedin mi? istediğin her şey olmadı mı?
evet! ben de işte bundan dolayı şaşkına döndüm istediğim güneşi ve yağmuru elde ettim, ama hiç mahsul alamadım.
o zaman tanrı dedi ki, peki hiç rüzgar, fırtına, kar ve buz istemedin mi? bunlar havayı temizleyip kökleri güçlü ve dayanıklı hale getiriyor. sen güneş ve yağmur istedin, ama kötü hava istemedin. o yüzden elinde mahsul de yok.
yaşam ancak değişiklikler sayesinde mümkün olur. yaşam hem iyi hem kötü hava, hem zevk hem acı, hem yaz hem kış, hem gece hem gündüz varsa yaşanır. hem üzüntü hem mutluluk, hem rahat hem rahatsızlık olmalı.
biz insanlar elimize tanrısal bir güç geçebileceği zamanlarda yalnızca kendimizi düşünür kendi doğrularımızı yaymaya çalışırız bunun üzerine (bkz: oscar wilde) 'nin şu sözü akla gelir;
bencillik, insanın istediği gibi yaşaması değil, başkalarına da kendisi gibi yaşamayı önermesidir.