şu an bu forumun yarısını oluşturan ergenlerin 1 bilemedin 2 yaşında oldukları bir zamanda gerçekleşmişti bu olay.
bekay'dan don't feel good parçasını dinlerken o günler tekrar geldi aklıma. şöyle ki, o parça üç kısımdan oluşuyor. her kısım farklı bir hikaye. birincisi, anne babası ayrı olan intihar etmiş genç bir çocuğun hikayesi. ikincisi, kocasını 11 eylül saldırılarında kaybeden hamile bir kadının hikayesi. üçüncüsü ise sevgilisinin kendisini bir yıldır aldattığından habersiz olan ama bunu sonradan öğrenen tövbekar bir kokain satıcısının hikayesi. elbette bunların hepsi tek bir şarkıda anlatılıyor. bekay 11 eylül saldırılarıyla ilgili hikayeyi anlatırken o anı tv ekranında canlı izlediğim günler geldi aklıma. gerçi bunu sana anlatmıştım. işte eski günler derken 11 ağustos 1999'a gittim bir an.
okullar kapalı, şehir bomboş. zaten biz de evde değildik o zaman, köydeydik. rahmetli kerim tekin vefat edeli bir yıl olmuştu. o yılın bir kış ayında öcalan türkiye'ye getirilmişti. birçok şey aklımda net şekilde duruyor. güneş tutulmasıyla ilgili birçok haber vardı tv ve gazetelerde. sene '99 ya hani, herkes 2000 yılında kıyamet kopacak, dünyanın sonu gelecek deyip duruyordu. herkes nostradamus kesilmişti başımda. açıkçası korkuyordum bu kahin dedikodularından. dolayısıyla güneş tutulmasının olacağı günü tedirginlikle bekliyordum. tutulmanın olacağı güne gelinirken gazete ve dergiler bu doğa olayını daha sağlıklı izlemek için bir çeşit gözlük veriyordu. tabi ben alamadım. soda şişeleri olur ya hani, böyle koyu yeşil renkli, ondan vardı bende. şişeyi kırdım ve bir parçayı hazır ettim o an için. malum dedikodular o mevzu için de vardı. çıplak gözle bakarsanız kör olursunuz vesaire şeyler. derken derken derken, güneşin tam tepede olduğu bir anda bir hareketlilik gözlemledim. inan çok korkmuştum o an. güneş kenardan kenardan kararmaya başlamıştı. ben heyecandan elimdeki camla bakmayı bırakmıştım artık. inanılmaz bir manzaraydı, çok büyüleyiciydi. hayatımda ilk defa böyle şeye tanıklık ediyordum. ama çok da ürkütücüydü. zira güneş tamamen kararınca, her taraf karanlık olunca tamam dedim birazdan kıyamet kopacak. ulan tesadüf müdür yoksa birileri bizimle dalga mı geçiyordu tam bilmiyorum ama tam o karanlığın ortasında elektrikler kesilmişti. yemin ediyorum ya. tüm köy karanlık içindeydi. millet paniklemişti. hayvanlar büyük bir şaşkınlık yaşıyordu. derken bir süre sonra kenardan kenardan bir ışık süzülmeye başladı. güneş yüzünü gösteriyordu yavaş yavaş. güneşin o ilk anlarda ortaya çıkışıyla beraber yerde inanılmaz bir ışık dalgalanması oluyordu. sana nasıl anlatsam. bak şimdi, hani iki kişi ellerindeki iple karşılıklı durur ya, sonra üçüncü bir kişi gelir ve ip atlar. o dönüp duran ipi düşün. düşündün mü? şimdi onun ışıktan bir ip olduğunu düşün. ama kalın olsun, şöyle yarım metrelik falan. şimdi son bi şey daha düşün. o ışık ipinin (ışık dalgalarının) ayaklarının altından hızlı ve devamlı şekilde geçtiğini düşün. yere çok bakmamaya çalışıyordum. çünkü başım dönüyordu artık. anlatılacak gibi değil. yer altımdan kayıp gidiyordu. sonra da gölge geçti gitti ve güneş olağan şekilde kaldığı yerden devam etti.
o değil, o gün o anlarda ne oldu tahmin et. halam hastanede doğum yaptı o kısa süreli karanlıkta. allah'tan çocuğun bahtı kara değil ehehe. gerçi benim küçük kuzen biraz arıza ama olsun. anlatacaklarım şimdilik bunlardı. diğer sefere sana '98 adana depremini anlatacağım.