Ağır,ciddi ve hikayeden ziyade karakterler ve kendileriyle olan hesaplaşmalarının üzerinden giden bir film.Açıkçası filmi Philip Seymour Hoffman almış tek başına götürmüş zaten bu adam hangi rolde oynadıysa hepsinin hakkını verdi,eğer bu adamın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu görmek istiyorsanız Boogie Nights,The Master ve bu filmi izleyin ve ne kadar yetenekli bir oyuncuydu onu görmüş olursunuz.Filme gelirsek film baştan sona ağır bir tempoda ilerliyor,hatta nerdeyse hiç böyle heyecanlanarak izlediğim bir sahne hatırlamıyorum ama filmin en güzel yanlarından biri de her ne kadar ağır olsa bile merakla kendini sonuna kadar izletmesi,aynı Truman Capote gibi izlerken ben de bu hikayenin sonunun nasıl biteceğini merak ettim ve açıkçası filmin sonu biraz hayal kırıklığı oldu,ben şaşırtıcı bir son bekliyordum,ama tabi gerçek bir hikayeden esinlenildiği için de filmin sonu şöyle olsaydı diyemiyor insan.Her ne kadar ağır ve ciddi olsa bile Philip Seymour Hoffman'ın ses tonu ve zaman zaman anlattığı hikayeler sayesinde filmin o ciddi havası bozularak insanda tebessüm oluşmasını sağlıyor.Filmde genel olarak hem Truman Capote hem de arkadaş olduğu katilin kendileriyle olan hesaplaşmaları işleniyor,ayrıca Capote karakterinin ben gerçekten iyi mi yoksa kendini düşünen iki yüzlü bir egoist mi olduğunu tam çözemedim çünkü sanki Capote'nin gerçek anlamda iki yüzü varmış gibi,bazen naif hassas bazen de egoist ve bencil davranışları var filmde.Film soundtrack bakımından başarısız.Son olarak ben filmi beğendim diyebilirim,bana kalırsa bir başyapıt değil fakat Philip Seymour Hoffman için bile izlenebilir.