birlikte bir hikaye yazalım mı seninle

entry1 galeri video1
    1.
  1. birlikte bir hikaye yazalım mı seninle diye sordu. nasıl olacakmış o dedim. önce sen başla dedi. önce ben başladım, sonra o devam etti, sonra ben, sonra o...

    sonra bir hikaye oldu. sonra başı böyle oldu. sonra devamını yazdık. sonra...

    (1)

    --spoiler--

    üç kere üç dokuz eder, bilirsin.
    Birin karesi birdir,
    karekökü de
    bilirsin " mutlu aşk yoktur"
    bilirsin
    ama baharda ya da dışarda
    sonsuz göğün altında
    aşkın aşkla çarpımı
    nedendir bilinmez
    hep sonsuzdur

    --spoiler--

    bir Pazar sabahı, onun hayatındaki bilmem ki kaçıncı gün...

    Nasıl tanıştıklarını bile hatırlamadığı bu adamın dizlerinde, sıradan bir akşam üzeri sıra dışı oluyor sanki, her günün her gecenin olduğu gibi...

    kadının gözleri yarı açık. kendini uykuya teslim etmeden önce birlikte izledikleri o filmden* son sözleri duyuyor.

    --spoiler--

    - bir dakika içinde seni, senin beni tanıdığından daha fazla tanımıyor olacağım. ama birlikte olacağız. ait olduğumuz yerde. iyi insanlar kendilerini affedemedikleri için cehenneme gider. kendimi affedemeyeceğimi biliyorum, ama seni affedebilirim.

    + çocuklarımı öldürdüğüm için mi? ve sevgili kocamı?

    - hayır. bir adama, sadece seninle olabilmek adına cehennemi cennete tercih ettirecek kadar harika olduğun için…

    --spoiler--

    uykudan önceki son sözleri dökülüyor kadının dudaklarından, ona bu hayatı cennet yapan adamın sıcacık avuçlarının arasına koyuyor ellerini, sen peki diyor, beni bulmak için cehennemi göze alır mıydın?

    eğiliyor adam, alnından öpüyor sevdiği kadının, ben seni hiç kaybetmezdim diyor.

    gülümsüyor kadın, en derin uykusuna dalıyor. onlu rüyalara...

    (2)

    Adam ürkek parmaklarını meleğinin ipek saçlarında gezdiriyor.

    Onunla olan geleceğini bir kenara atıp, onsuz geçen geçmişini ona hediye etmek istercesine heyecanlı...

    Beni ninnilerle uyutmanı isterdim diye fısıldıyor sevdiği kadının kulağına.

    Radyo da summer wine çalıyor. Gözlerine yenik düşüyor o da yavaş yavaş, yanına uzanıyor masumca meleğinin. Dokunmaya korkuyor. Sadece kokusunu duymak yetiyor.

    Uykulu gözlerini aralıyor kadın.

    "- uyandırdım mı meleğim?" diye soruyor adam. Ve bitmek üzere olan şarkının son sözlerini, çınar ağacına yuva yapmış bülbülünün sesine bırakıyor.

    (3)

    gülümsüyor kadın.

    bir adamın meleği olmak nasıl bir duygu bilemiyor. uyudum mu çok diyor.

    adam rotasını kaybetmiş, akıntıyla sürüklenmiş küçük bir kayık gibi, kendini teslim ediyor kadının ruhunu ele geçiren rüzgarlarına, büyüleniyor...

    ve neden bilmem çok sonra, daha yeni uyumuştun diyor adam.

    gülümsüyor kadın, uyandırdın beni diyor. adamın mahcup tavırları hoşuna gidiyor belli ki.

    devam ediyor sonra, yine o şarkı çalıyor. sevmiyorum ki ben bu şarkıyı. ne yani ben seni sadece baharda mı öpebileceğim? Gülümsüyor sonra tekrar.

    şarkının sözleri tekrar ediyor...

    --spoiler--

    strawberries cherries and an angel’s kiss in spring
    my summer wine is really made from all these things

    --spoiler--

    kapıyor gözlerini, çiçek kokusu sinerken sevdiği adamın ruhuna, teslim oluyor yavaş yavaş uykuya...

    (4)

    hırçın denizlerde savrulan küçük bir kayık gibi adam. Kadının alaca kömür gözlerinde kendini bulmaya çalışıyor, fakat göz kapakları set oluyor yolculuğuna...

    Burun delikleri çiçek kokulu bir huzur çekiyor içine.

    Huzur, bahar çiçeklerinin kokusunda gizliymiş, yeni anlıyor adam.

    Kanadı kırılmış, uçmaya korkan bir meleğin uykusuna şahit oluyor. Dokunmaya kıyamıyor sevdiğine.

    Sonsuzluk şerbetini gümüş kadehlerde sunacak bir meleğin varlığına ne kadar ihtiyacı olduğunu anlıyor. Ve birlikte uykuya dalıyorlar, ne eksik ne de fazlalar işte o an...

    Sabahın ilk ışıklarıyla, en güzel uykusundan uyanıyor adam. Hemen mutfağa koşuyor...

    Uzaktan adamın sesini duyuyor kadın.
    "sevgilim tuz nerde?"

    (5)

    kendinin bile zor duyacağı bir ses tonuyla, sensiz hayatın tadı tuzu yok sevgilim diyor kadın uzandığı sıcak yatağından.

    henüz kendine bile söylemeye cesaret edemediği çok şey var adama dair.

    bazen seni seviyorum diyemez insan da eve erken gel der ya hani, işte tam da onun gibi...

    yastığının hemen yanındaki boşluğa koyuyor elini, sıcacık daha. kayıyor yatakta, onun yattığı yere geliyor, şımarık bir çocuk gibi, onun sıcaklığına gömüyor kendini...

    doğruluyor sonra, uyur uyanık. sevdiği adamın sesi geliyor mutfaktan.

    mutfağa gidiyor, omzuna koyuyor aşk dolu başını. kendini, onun kokusuyla dolu sıcacık kara parçasında bırakıyor. Ayrılmıyor...

    mümkün değil biliyorum ama hiç uzak kalmak istemiyorum senden diyor kadın. ne güzel bir hediyesin bana...

    yaramaz bir kız çocuğu gibisin sen diyor adam. gel hadi buraya...

    (6)

    Türlü çiçeklerden bal almaya alışmış bir arı misaliyken belki de adam, ve üstelik yorulmuşken bundan çok, şimdi her mevsim açan bir çiçekle ne yapacağını bilmiyor.

    Neden, neden baharı bekliyorsun ki diyor kendine. O zaten her mevsim açmıyor mu ki?

    ah sevgili. Gözlerinden damlayacak bir damla yaş cehennemi ıssız çöllere çevirebilir. Cennetinde zehirli bir sarmaşık gittikçe büyüyor, bilmem farkında mısın?

    (7)

    kanatları kırılıp yeryüzüne inmiş, sevdiği adamın omuzlarına konan bir meleğin korkusunu yaşıyor kadın... sonsuzluğa alışkın ruhu, bu dünyaya ait değil biliyor.

    susuyor sonra melek, cehennemleri cennet oluyor sonra.

    adam kadınının kulağına, cesaretini son bir kez daha toparlayıp fısıldıyor...

    "beni sarhoş ediyorsun".

    Sarhoş oluyor adam. Damarlarında kadının aşkı dolaşıyor.

    "ben de sarhoşum, üstelik başım dönüyor, sakın bırakma düşerim." diyor kadın.

    Sarılıyor sonra adam. Uyumak ister misin seni uyutayım mı diyor.

    (8)

    “sen, melekten bile safsın bir tanem"

    Kadının gözlerinden bir damla yaş süzülüyor adamın kalbine. En tesirli asitlerin bile yanında zemzem kaldığı bir damla yaş... Kalbi delik deşik oluyor adamın.

    Konuşamıyor kadın, bir damla gözyaşına sığdırıyor söyleyeceklerini.

    bu sabah mı gidiyorsun diyor.

    Boğazı düğümlenmiş, kelimeler kalbine hapsedilmiş, ağzını en paslı kilitler vurulmuş sanki adamın. Üzmek istemiyor en tatlı pişmanlığını. Kara gözlerine evreni sığdırdığı o ürkek melekten bir damla daha yaş akmasını istemiyor. Pamuk ellerinden tutup uyu hadi diyor.

    döneceğim meleğim, bir daha hiç gitmemek üzere döneceğim...

    Gecenin karanlığı hüzünlerini örtemiyor. Kördüğüm alın yazılarına boyun eğip merhamet dileniyorlar.

    Sabah...

    Martılar hiç olmadığı kadar iştahsız. Deniz hiç olmadığı kadar hırçın. Adam hiç olmadığı kadar üzgün. Doğruluyor yavaşça yataktan. Uyandırmadan sevdiğini, son kez alına bırakıyor busesini.

    Bembeyaz kıyafetlerini giyip odadan çıkıyor. Sigara yakıyor ıssız sokakta yürürken. Gemisi onu görünce selam veriyor...

    (9)

    Uyandığında sevdiği adamı göremiyor yanında kadın. Onun uyuduğu taraf soğuk...

    Dudaklarında teninin tuzu, vücuduna sinmiş kokusu, her sabah mutfaktan gelen o tabak çatal seslerinin yokluğu...

    Hızlıca giyinip sahile koşuyor.

    Birlikte izledikleri bir filmde duyduğu söz geliyor aklına kadının.

    "Dünya, biz çok uzakları göremeyelim diye yuvarlak yapılmış."

    Yosun kokan sevgilisini denizler alıyor ondan, bu yuvarlak yeryüzü saklıyor...

    Biraz ileride, ilk tanıştıkları gün oturdukları banka yöneliyor kadın, oturuyor, bu sefer onun tarafına...

    Kalbindeki acı gözlerinden akıyor. Gözyaşlarını öpen adamın gidişini kabullenemiyor, senelerdir her gidişini kabullenemediği gibi.

    Bu son olsun diyor, bundan sonra ben de geleceğim.

    Onu bekliyor sonra evinde. Geleceği güne kadar... Elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi bekliyor onu.

    Çiçeklerinin açmasını bekliyor yeniden...

    Onsuz geçen gecelerin son bulmasını bekliyor...

    Bir mucizeyi bekliyor yeniden.

    Tüm bu beklemelerin acısını çıkartacağı günü bekliyor.

    Ve o gün, son baharda çiçeklerin açacağı, ona kavuşacağı, sahipsiz varlığının can bulacağı, ruhunun ruhuna karışacağı adamın dönüş günü.

    O gece uykuya teslim oluyor, sabah onla uyanma rüyasıyla...

    (10)

    Limanlar onun için barınak olmaktan çıkmış adeta zindana dönmüşken tam da, deniz gözüne daha bir sonsuz görünüyor sanki adama. Balıklar birer zebani misali ruhunu ele geçiriyor kaptanın...

    Kaçmak istiyor artık bu hayattan, sığınacağı cennetine koşmak istiyor...

    Gözlerinde tüten o karanlık rıhtımlarda tekrar kendini bulmak istiyor.

    Özlem, bir zehir gibi damarlarında dolaşırken, o her gece yıldızları birleştirip meleğini çiziyor gökyüzüne. Onsuz bir sabaha uyanmayı belki de bu yüzden istemiyor.

    Artık dünden daha yakın sevdiceğine. Günden daha yakın...

    Rotasını kalbine çeviriyor kaptan. içtiği şarabın mı yoksa aşkının sarhoşluğu mu bu baş dönmesi bilmiyor. Sevdiği kadını, karısını emanet ettiği limana geliyor. Onu bekleyen meleğe koşuyor.

    Gönlümdeki aşkı günden güne yeşerten, göğü kalbime yıldız yıldız seren meleğim, bir daha hiç ayrılmayacağız diyor adam.

    Sarılıyor sonra. Kadın utanıyor. Adamınsa umurunda değil hiçbir şey. Daha sıkı sarılıyor karısına.

    barıştık mı, hadi yürüyelim diyor.

    (11)

    Burnuna gelen çiçek kokuları, en son onu yatağında bıraktığı günü hatırlıyor adama.

    Kırgın mı acaba ona bilmiyor. Konuşmuyor hiç kadın.

    “Asıl cehennem, yolunda gitmeyen hayatındır.” diyordu ya filmde, onsuz her günün, her gecenin kadın için cehenneme eş değer olduğunu bilmiyor adam.

    Kırgın ona çok, mecbur olduğunu bilse de bu bırakıp gitmelerini kabullenemiyor bir türlü kadın.

    Bu kırgınlığı devam ettirip, onsuz geçen günlerin acısını çıkartmak istiyor. Binlerce düşünceyle evlerine varıyorlar. Kadın, sevdiği adamı arkasında bırakıp, tüm kırgınlıklarını yanına alarak koridorda ilerlerken adam son gücüyle tutuyor karısının kolundan.

    Kendine çekiyor.

    Uzaklaşma benden, sana muhtacım diyor.

    Kadının sesi buruk... Neden beni bırakıp gittin diye soruyor.

    Kendisine vermiş olduğu onca sözü, kırgınlıklarını unutuyor sonra kadın. Gardı düşüyor.

    Adam kömür karası gözlerinde kayboluyor kadının ve karısının yüzünü avuçlarının arasına alıp, sen benim cennetimsin diyor.

    Kadın daha fazla direnemiyor bu ayrılığa. Teslim oluyor tekrar onlu hayatına ve onlu uykulara...

    (12)

    Rüzgarın şiddetiyle birden cam açılıyor. Kadın irkiliyor. Ürkek meleğinin bu hali adamın yüreğini burkuyor. Aylarca dev dalgalar arasında boğuşurken, böylesine naif bir bedeni, bir başına bütün zorluklarla baş başa bıraktığı için kızıyor kendisine.

    Hafifleyen uykusu, rüzgarın sesiyle bölünüyor kadının...

    (13)

    Bir daha gitmeyeceksin, bırakmayacağım seni diyor.

    Minicik ellerimle uçurtma yapmıştım ya, hatırladın mı? Hani rüzgara kanmış uçup gitmişti de ellerimden, hani üzülmüştüm ya ben.

    Evet hatırlıyorum diyor adam.

    Söz verdin bana, hep yanımda olmaya. Artık bırakmam seni. Sımsıkı tutundum ben o iplere. Ne rüzgarlar, ne de arsız denizler alamaz artık seni benden...

    Gülümsüyor adam. Bazen küçük bir kız çocuğu gibi oluyorsun diyor.

    Bazen küçücük oluyorum sen yokken, artık bizi bırakmana izin veremem diyor kadın.

    Adam şaşırıyor. Sesi titriyor kadının, heyecanla dikiyor gözlerini sevdiği adamın gözlerine...

    "uçurtma yapmayı öğretir misin kızımıza?" diyor.

    Heyecanlanıyor adam. Kalbinin ritmi bozuluyor. Kadının avuçlarının altında deli gibi atıyor kalbi.

    Küçük bir çocuk var sanki sığındığı, heyecanlı, şaşkın küçük bir çocuk...

    Korkuyor aslında, nasıl karşılar bu durumu bilmiyor. Korkuyor, anne olmak nasıl bir duygu bilmiyor. Korkuyor kadın.

    Konuşamıyor bir süre adam. Sadece kömür karası gözlerinde karısının kaybolmak istiyor, dudaklarından seni seviyorum ömrüm sözleri dökülüyor.

    uçurtma yapmayı öğretecek misin ona? Saçlarını tarar mısın? Uyutur musun onu da beni uyuttuğun gibi? diyor kadın.

    Adam cevap vermiyor. Sarılıyor karısına. Öpüyor. Çok öpüyor. Yüzlerce kez, binlerce kez. Yorulana kadar.

    kapatıyorlar gözlerini, güzel günlere kapatıyorlar...

    Minik kızına yapacağı ilk uçurtmanın umutlarını ekiyor kalbine adam.

    Fonda bir şarkı...

    https://www.youtube.com/watch?v=4BHp8R30Wtk
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük