1990'lı yılların son çocuklarıydık. sokaktan eve girmek istemeyen, akşam ezanını duymak istemeyen bizdik. (ezan okunasıya kadar sokaktaydık)
masa üstünde dirsek çürüttüğümüz tek yer okuldu ve ödev yaparkendi. işe girince bilgisayar yüzünden bileklerimiz kireçlenecekti.
pedal çevirirdik, elleri salardık, hız yapardık ve düşerdik.
buz tutan su birkintisinde kayardık ve düşerdik.
ağaçlardan meyve toplamaya çıkardık ve bazen düşerdik.
oyun oynardık, koşardık, düşerdik; atlardık, düşerdik.
bu eylemlerden sonra bir calpol bir de tentürdiyotu bilirdik. sonra lustralı da öğrendik talcid'in sadece mide için işe yaramadığını da.
hayattaki en tatlı düşüşlermiş. büyüdük ve şimdi düşünce ne kabuk bağlayan dizimiz var ne de el uzatıp kaldıranımız.