izmir de gidilmesi tehlikeli yerler

entry32 galeri
    27.
  1. kıbrıs şehitleri caddesi'nin bile listeye girebileceği şehir.

    1983 ten bu yana yok anane, yok teyze, yok dayı derken en az senede 2-3 kez izmir'e uğrarım. 90 zamanlarını gayet net hatırlıyorum. Gerçi 90 larda ülke olarak güzeldik sanırım. Böyle tersine bir evrim 20 senede nasıl gerçekleşiyor insan hayretlerle izliyor.

    Askerliğimi izmir Ağır Bakım'da yapıyorum (As-Teğ olarak). Alsancak Orduevi'ne geçtik iş çıkışı 1-2 askerden arkadaşla. Muhabbetimizi ettik, ben biraz daha dolanacağım diyip ayrıldım. Kıbrıs Şehirleri caddesinde yürüyorum. Yapı Kredi Yayınları'nın olduğu bir yer var. Hala var mı bilmiyorum. Hah orası delikanlı evet, o dar boğazın hafif genişlediği orta kısımda.
    50 metre öteden rahatlıkla görebiliyoruzsunuz, bali çeken arkadaşı. Saat 18 sıraları temmuz ayı, cadde dolu yani. Baliciye en yakın kişi 4-5 metre farkla yanındaki Milli Piyango Teyzesi.

    Bu balicinin yanından farketmeden geçmek isteyen bir kızcağız. Muhtemelen liseli. Elindeki kitaplara sarılmış devam ediyor. Tam yanından geçerken, bu balici eteğinden çekmeye çalışıyor. Biraz beceriyor da ama kız toparlıyor. 12-13 metre kaldı benim balici ile mesafem gördüğüm de. Ona doğru gidiyorum çünkü kazı kazan alırım ben ne zaman yaşlı teyze görsem piyango tezgahının başında.

    Duyabiliyorum çok rahat :

    Balici : ehuaha mna birşeyler birşeyler.
    Kızağız : Pislik.

    O kadar da terbiyeli ki kızcağız, ne sesini yükseltme, ne yardım isteme bilmem ne yok. Üstünü başını düzeltip devam ediyor. Olaya benimle birlikte en az aynı mesafede 20 erkek bakıyoruz. Durduğumuz yerde değil tabi, süreç içerisinde. Yürürken insanın dikkatini çekmesi gayet normal bir bebenin, bir kızcağıza yaptığı puştluk.

    Varıyorum yanına yavşağın, iki elimle havaya kaldırıp, 2-3 metre ileriye düşecek şekilde fırlatıyorum bunu. - Bunu yaptığım sıra sabah ayrı bir spor yapıyorum bölükle (bölük komutanı olmadığından 8 ay boyunca bölük komutanlığı yaptım 180 tane kardeşime), öğleleyin nöbette, cartta curtta olanla bir daha, akşama işi-gücü olan berberi, çaycısı, amm ile bir daha. Spor dediğimde 3km koşu - 11 dakikada, 50 şınav, allah ne verdiyse mekik. Kalan zamanda da koştur dur. Bu arada arkadaşlar, ahatlıkla söyleyebilirim ki dünyanın en zor işlerinden biri Türk Silahlı Kuvvetleri'nde subaylıktır. -

    ittirdiğim genç, sendeliyor ama düşmüyor. Sonra bana hiçbir şey demeden arkasını dönüp yürüyor, daha doğrusu yürümeye çalışıyor.

    Ben piyango teyzeme doğru gidiyorum :

    Ben : Merhaba teyzecim bi-
    Teyzem : Evladım allah razı olsun.
    Ben : Hayırd-
    Teyzem : Sabahtan beri bu çocuk burada, gören kimse gelip birşey almıyor. Uzaktan uzaktan geçiyorlar.
    Ben : Şimdi açılır işlerin inşallah teyzem. 2 tane kazı kazan alıcam ben.
    Teyzem : Seç bakal- evladım geliyo, arkanda.

    Arkamı dönmemle, balici bebenin boynuma yumruk atması aynı zamana denk geliyor. Bakmayın yumruk dediğime siz, çaykaşığı ile fiske atmış kadar gücü. Zaten komalık hali, yani dursam 10 dakika vursa, morarmaz bile bir yerim. Tabi bu faaliyet zararsız olsa da, en azından teşebbüsten dolayı 3-4 yumruk benim atmam lazımdı. Netekim öyle oldu. ilk yumruğu attım bu baya ileri düştü bu sefer. 6-7 metre koşup düştü. O an çok komikti ama sonrası değil.

    Bunun yanına doğru gidiyorum tam, çok net hatırlıyorum. Aramızda 4 - 5 metre mesafe var. Cebinden bir pet şişe çıkardı, içinde bir sıvı var. 'şimdi yaktım seni rsb çocuu'' dedi. Bu arada etrafımızda 20 metre çapında bir çemberde 30-40 delikanlı bizi izliyor. Hayatımda o kadar korktuğumu hatırlamıyor. Bıçak, silah ne bileyim tank namlusu çevirseler korkmazdım kezzaptan korktuğum kadar. Elim ayağım boşaldı. O kadar yavaş ve flu ki şişe dışındaki herşey. Şişe bana doğru yaklaşıyor, sürekli sesler duyuyorum birbirine karışan, ama herkes flu, tüm sesler anlaşılmaz o an. Şişe bana yaklaşıyor sadece. Çok yaklaştığı an kafamı yan çeviriyorum, kapağını açıp fırlatıyor üzerime bir miktar. Yan döndüğüm için kulağımda hissediyorum yanmayı. 2-3 saniye elim kulağımda, bekliyorum. Yanma azalıyor, elim kulağımda. Elim kulağımda, anlıyorum. Her ne bok döktüyse kezzap değil.

    Yavşak bakıyor titrek titrek. Üstüne doğru hafif hızlı yürüyüp, önce sol yumruk vuruyorum ki, sağı da yetiştireyim bu düşmeden diye. Aynen öyle oluyor. Sağı alınca direk yere kapaklanıyor, hafif kanlı. Kafasını saçından tuttuğumda çemberdeki delikanlılar beni ayırıyorlar.

    Sizin delikanlılığınızı skiyim. Şimdi mi ayırıyorsunuz diyorum.

    izmir gözümde bitiyor, esnafı bitiyor. izmir'in en büyük handikapı, namusluların namussuzlar kadar cesur olmamasıdır. Aynı baliyi gelsin, Ankara'da karanfil de, istanbul'da cadde de çeksin bakalım. Esnaf kaç dikişe gönderiyor. Bizden 2-3 dikişle yırrtı.

    Polis bebe geldi kimlik - mimlik (çember dağılsa da hala 10-15 kişi var takip eden), cüzdanı hafif kapatarak subay kimliğini gösterdim.

    Polis : Tamam beyefendi, yapabileceğimiz birşey var mı?
    Ben : Yok gözüm, işine bak sen.

    Elini kapatarak birbirinin kulaklarına 'ne iş la bu' diyenler mi dersin, hemen yapı kredinin arkasındaki ganyan bayiye gidince gelen çaylar mı dersin, hafif bir şeklimiz oluşmuştu cadde de. Yalnız, o liseli kızına en kalabalık yerinde bir baliciyi musallat ederken, tepki veremeyen izmir delikanlılarının şekli benim gözümde çoktan bitiyordu. Kendi kızları olduğunda, toparlamak için çok geç olacak.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük