dün yine sana polis radyosu'ndan şarkı istedim. "hangisi olsun" diye sordu, telefonda sesi sana çok benzeyen kadın. "hiçbirisi olmasın" deyip, telefonu görmediğim yüzüne kapattım. sonra kadını tekrar aradım. "özür dilerim. geçen sene bu zamanlarda hala aşıktım da" dedim. "anlıyorum" dedi. anladığını sanmıyorum. biraz sessizlik oldu. sessizlikten zerre tedirgin olmam bilirsin. yine de, aile terbiyesi olmayan biri olduğum için, arsızca saygısızlık etmek istedim. "ben bile küçükken şarışınmışım" dedim bu kez. özür dileyip telefonu görmediği yüzüme kapattı. böyle zamanlarda fıtığım azıyor, boynum ağrıyor, canım beğendi çekiyor sevgilim. gerçekten tavukları anlayamıyorum bazen. neyse bak gözlerimin tee içine. sana ne dicem?
n'olur, ne vakit the smiths dinlersen ve de boğazdan geçiyorsan bana bir kez aşık olsana. zor biliyorum bu, en az tek başına buzdolabı taşımak kadar. o sebep, ben olurum sana heb aşık. sen dert etme bunu ve de nakliye işini. tanıdıklar var bizim. yeter ki sen, yeni uyandığındaki o mahmur güzelliğinle gözükme bana. bilirsin dayanamam, aşık olurum!
öperin. galata'da çay içerken düşle beni.
ahmak ve de yağmur yağarken şemsiye kullanmayan sevgilin.