insanının insan gibi olduğu yerdir. Kimse sizin cebinizdeki paraya göz dikmez orda, dolandırılma ya da kazıklanma kaygınız olmadan rahatça sokaklarını arşınlayıp, barlarına kafelerine girip çıkabilirsiniz. Paylaşmayı sever ohrid insanı gözü toktur. Çok param olsun lüks bir hayat süreyim demez hiç biri. En zenginide en fakiride aynı sofrada yemek yer içer eğlenir.
Ohrid'e Slovakya'dayken tanıştığım Makedon bir arkadaşımın tavsiyesini alarak gittim. Bana bu dünya da yaşamayı ve hayattan zevk almayı bilen insanların yaşadığı yer olarak bahsetti oradan. Doğasından insanından bahsetti ve sonuna kadar haklıydı da. insanları kibar ve sevecen, doğasıda bir o kadar güzeldir Ohrid'in. Şehir aynı adla anılan Ohrid gölünün kıyısında uzanır. Gölün etrafı yemyeşil dağlarla çevrelenmiş, harika güzel bir yerdir. Ohrid gölünün dünyanın en temiz dördüncü gölü olduğunu okumuştum bir yerden. Dördüncü müdür bilmem ama 20 metreden dibi net bir şekilde görünüyor bunu söyleyebilirim. Güneş batmaya yakınken göl kenarında oturursanın küçük ve zararsız tatlı su yılanlarının kafansını sudan çıkarıp etrafta ne var ne yok kolaçan ettiklerini görebilirsiniz. Ufacık sempatik hayvanlar merak etmeyin, size bir zararları olmaz korkmanıza gerek yok anlayacağınız. Göl çevresinde turlarken küçük tekne kaptanlarının sizi gezdirmek için davetlerini geri çevirmeyin derim. Gayette ucuz. Yarım saatlik bir tekne turunun fiyatı 10 lira kadar ve fiyat tekne başınadır kişi başı değil. Hele ki Dragon Kaptana denk gelirseniz yaşadınız. Aynı dili konuşmasanız bile sohbeti pek güzeldir. Türkiye hakkında çok şey biliyor. Bizi görünce Türk olduğumuzu hemen anlayıp viva la Suleyman viva la Fenerbahçe diyerek cezbetti mesela*. Teknesinde istediğinizi yapabilirsiniz. içki sigara ot bilumum alem yapmanıza izin verir size ortak olur. ilk turumuzda bize yerek içkileri olan rakıya ikram etmişti. ikinci turumuzda ise ,gerçi tura değil teknede eğlenmeye gitmiştik, biz ona ikramlar götürdük yedik içtik eğlendik beraber gölün ortasında ve bizi de çok sevdiğinden olacak ki para mara da almadı.
Gölde yüzmek için pek çok alternatifiniz var. isterseniz kenarındaki beach clublarda, isterseniz St. Kaneo klisesinin arkasındaki izole sayılabilecek tertemiz sahillerde yüzebilir, erik ağaçlarından topladığınız erikleri gölün temiz suyunda yıkayıp yiyebilirsiniz. Benim tercihim hep ikinci bahsettiğim sahiller oldu. Eğer sizde luzumsuz kalabalıkları sevmiyorum, doğanın tadını çıkarmayı seviyorum diyorsanız sizin için en uygun yerler klisenin arka tarafındaki sahillerdir.
Çarşısı ayrı bir güzeldir. Sahile yakın kısmında yerler mavi beyaz renki mermerler ile kaplıdır. Ben pek çok insanı orada çıplak ayak yürürken gördüm ve bende onlar gibi gezindim orada. Yakmayan tam kıvamında bir sıcaklığın üzerinde yürümek pek bir rahatlatıcı oluyor tavsiye ederim. Ayrıca içiniz rahat olsun gayet temizdir yerler, ben bir tek çöp ya da cam parçası falan görmedim. Çarşının tam ortasında ise 600 yaşında bir çınar ağacı var. Ağacın hemen yanında ise bir çeşme. Eğer susarsanız ordan su için. inanın çok lezzetli ve temiz bir su. Balkan ülkerinde etrafta bolbol çeşme vardır. Makedonya da halkın su içmesi için bu çeşmelerin varlığı çeşitli yasalarla da korunuyor. Zaten su kaynakları bol, tüm çeşme suları içilebilir. Gidipte pet şişelerdeki suya para vermenize gerek yok. Gerçi epey ucuz ama yinede gereksiz. Bana göre çeşme suyu çok daha lezzetli. Neyse konumuza dönüyorum. Çarşının diğer tafında Türk dükkanlarını ve restoranlarını görmeniz mümkün. Muhabbetleri gayet iyi, çaylarıda pek güzel. Suyundanmıdır nedir pek çok sevdim Ohrid'te içtiğim Türk çayını. Bu arada siyah çayı da Türk kahvehanelerinden başkası yapmıyor. Çarşı içinde yemek yedikten sonra siyah çay istediğimde güler bir yüzle beni Türk kahvehanesi göndermişlerdi. Bir nevi esnaf arası dayanışma var orada. Bu durum bile oranın insanını sevmem için yeterli bir sebep. Daha öncede dediğim gibi paragöz insanlar değiller. Kapitalizmi uzak tutmayı iyi başarmışlar canını yediklerim.
Şehirde pek çok atraksiyon var. Mesela göle dalış yapmaya ya da Galiçya Milli parkından yamaç paraşütü yapmaya gidebilirsiniz. Ülkemize kıyasla çok daha ucuza yapmanız mümkün. Ben öğrenci halimle yaptım fakir de kalmadım*.
Yeme içmeye gelince. Benim en sevdiğim kısım bu oldu*. Hemen her akşam güzel bir restoran akşam yemeği yedim ve önümde salatam mezem şarabım vardı. Anayemekle birlike ortalama 20 lira falan ödedim. Oturduğum restoranların harika göl ve dağ manzaralı olması da cabası. Şaraplarıda inanılmaz lezzetli benden söylemesi, el yapımı kendilerine özgü süper şaraplar bunlar. Gidipte şise açtırmayın boşuna.
Bu tarz bir tatili Türkiye'de yapmanız bunun 4-5 katı para harcayıp bir bok anlamadan dönersiniz. O yüzden Türkiye yerine Balkanları tercih etmenizi öneririm.
Benim açımdan cennette geçen bir tatil gibi oldu. 16 günlük Makedonya maceramın bana maliyeti, ulaşım, kalacak yer, yeme içme faso fiso dahil toplamda 1000 lira civarı oldu. Bundan çok daha ucuza getirmek de mümkün, ben biraz abartarak harcadım ucuzu görünce*. Herkese tavsiyemdir gidip görmeniz. Türkiye'de kalıpta saçma sapan tatilleri binlerce lira harcayıp ne olduğunu anlamadan dönmenize hiç gerek yok. Batı balkan ülkeleri bizden vize istemiyor. Atlayın uçağa gidin 1 saate. Kral gibi gezin eğlenin, doğanın tadını çıkarın, farklı milletlerde bir sürü insan tanıyın dönün. Pişman olmazsınız.
Eğer daha fazla bilgi almak isteyen olursa özelden mesaj atın size seve seve yardımcı olurum. Hatta uslu bir çocuk olursanız size eşlik bile edebilirim oralarda*. Canımsınız gezginler hadi öptüm görüşürük.