benim adım gültepe

entry106 galeri
    49.
  1. iki üç senedir dizi falan izlemeyen beni bile ekran başına çivilemiş dizidir ilk iki bölüm itibariyle. gerçi baştan belirteyim, her zamanki gibi klasik ajitasyonlar, yok devenin haşeması dedirten cinsten rastlantılar (mesela o zengin evinden mahalleye, babasının ve kız kardeşinin yanına taşınan hanım ablamızın ve iki çocuğunun aynı gün içerisinde mahalledeki bütün vukuatlara tanık olmaları ve neredeyse hepsinde horozoğlunun canlandırdığı karakterin de sahnede bulunması), sonra bu gerekli gereksiz konulan müzik (ama çok da güzel bir müzik hakkını yemeyeyim), daha ilk bölümlerden kurgulanmaya başlanan saçma sapan aşk sarmalları falan pek yakışmamış, biraz da gölge düşürmüş dizinin başarısına. bunun sebebi biraz da abartılı dizi uzunlukları. 2-3 saatlik dizi mi olur amk?

    diyeceksiniz ki bu kadar eleştiriyorsan nesini beğendin? hemen söyleyeyim. senaryo gelişmeye ve serpilmeye çok açık bir kere. bu hem olumlu hem de olumsuz bir şey. olumlu çünkü buradan alıp seyirciyi hiç sıkmadan, fazla da tekrara düşmeden rahat 3-4 hatta belki 5 sezon götürülebilir bu dizi. olumsuz çünkü bizim senaristler genelde muhteşem başladıkları işi sonradan piç etmeleriyle ünlüdürler. bu kadar karakterin her birisinden bir ferhat ile şirin tarzında aşk hikayesi çıkarmaya çalışırsan, işte o zaman seyirciyi boğarsın. bu dizi siyasete rahatlıkla akar. mafyavari hikayelere de girer, kurtlar vadisi gibi bokunu çıkartmadan da çıkar. tam bir fakir semti dizisi yaparsın, seneler sonra bile tekrar tekrar izlettirir kendisini. hatta yeniden bile çekilir.

    sonra oyunculuklar hakikaten süper. isyankar gencin hamal abisi tek kelimeyle mükemmel. ulan şöyle oyuncular varken elinizde, saçma sapan yerlerden ilerlemeye çalışmayın. ama tam tersine, o oyuncular üzerinden prim yapacağız diye diziyi de bok etmeyin. tadında ve kıvamında götürün. şu anki hali on numara. o nasıl oyunculuk lan öyle? ben oyunculuktan falan çok anlayan birisi değilim, sanat eleştirmeni değiliz ki amk. ama bu demek değil ki çok süper bir oyunculuk gördüğümde bunu anlamayayım. anlarım elbet. o adamı izlerken tükenmişliği o kadar güzel hissediyorum ki, hem de ajitasyondan nefret eden ben, hiç mi hiç ajitasyon kokusu alamıyorum o oyuncudan. çünkü çok iyi biliyorum, var öyle insanlar. ve aynen o adamın baktığı gibi bakıyorlar, tıpkı o adamın ağzının titrediği gibi titriyor dudakları...

    bir de şu babasını polise şikayet eden eleman var. onu da çok beğendim. hamalın kardeşi karakter olarak cozutmaya müsait. ama eğer senaristler başarılı götürürse o rolü oynayan çocuk da iyi iş çıkarıyor şimdilik. babası tutuklanan eleman da iyi oynuyor. ana karakterlerden hemen hemen hiç biri sırıtmıyor aslında. ama dediğim gibi, hamal abi bile fazla ajite etmeden insanı ağlatmaya yeter bu dizide. oyunculuklar iyi.

    tabi bunun sebebi biraz da karakterlerin çok iyi olması. çok fazla karakter var. bu karakterlerin de her biri kendi hikayesinden ilerleyebilecek düzeyde. yani figüran değiller, her karakterin geçmişi var, hikayesi var, gelecek bölümlerde alabilecekleri roller var. eğer hepsini birbiriyle ilişkilendirip de bok etmemeyi başarırlarsa senaryoyu, efsane bir dizi olabilir bu. çünkü şöyle bir bakışta bile 10-15 tane önemli karakter var. bunlara destek olabilecek de bir o kadar daha yan karakter var. türk dizilerinde bu kadar kompleks bir karakter örgüsüne pek sık rastlanmaz genelde. bu açıdan da çok ümit verdi dizi. ama dediğim gibi, eğer her zamanki gibi seyirciyi ekrana bağlamak için basit numaralara kaçarlarsa olmaz bu iş. misal bu bölümün sonunda öyle bir şey sezinledim. bu mete horozoğlunun oynadığı karakter neden bıçaklanıyor lan? daha bi durun oğlum, bismillah. dün bir, bugün iki. bu kadar vukuatlı başlatmayın lan diziyi. hem de siktiri boktan bir kavga yani. şimdi oradan tutup da bu zengin karısının (hani şu kocasından ayrılıp babasının yanına yerleşen) bununla yakınlaşmasına ve yine klasik bir türk işi aşk senaryosuna bağlayacaklarsa olayı, hiç almayalım, karnımız tok çünkü. sanki öyle olacakmış gibi. ama dediğim gibi, bu tarz basitliklere hiç mi hiç gerek yok.

    umarım bozmaz şu dizi de etrafımdakiler dizi muhabbeti çevirirken benim de konuşabileceğim bir dizi olur lan :( çok mu şey istiyorum oğlum? bak millet aşk-ı memnularla, yaprak dökümlerini kıyaslıyor, bana ezeli izledin mi diye soruyorlar, "kuzey ve güneydeki filanca adam vardı ya" diyerek oyuncu tarif ediyorlar... ben de bön bön bakıp, ben izlemedim ki o diziyi deyince "amk'un hiç bir s.ki beğenmeyen elitist, pis ekşicisi seni" der gibi bakıyorlar ya, kahroluyorum lan. benim de bir dizim olsun artık ne olur?

    edit: bir de benim için en önemli şeyi atlamışım. oğlum şimdiye kadar hep aşiret dizileri, saçma sapan aşk hikayeleri (biz ayrı dünyaların insanıyız tripleri, sezon finallerinde ne zaman evlenecek olsalar, bir yakınları vurulan cenabet aşıklar falan...), anlamsız yöre dizileri (karadeniz, güneydoğu, çerkez, laz, angara vs) izleye izleye bi tuhaf olduk, içimiz şişti. şimdi bir dizi çıkıp fakirliği, ezilmişliği ve varoşluğu sosyolojik olarak inceliyor, psikolojik çıkarımlarda bulunuyor falan. gözlerim yaşardı resmen.
    8 ...